Enver abim bir Ramazan-ı şerif günü buyurdular ki;
Ateş düştüğü yeri yakar. Bir profesör doktor var, dış memleketlerde ihtisas görmüş, mikro cerrah yani kopan parçaları dikiyor. İnşaallah bizim hastanede vazifeye başlayacak. Çok hayırlı bir rüya görmüş. Onun için gelmiş. Hayırlı insan hayırlı yere gelir, o anlattı. Dedi ki; siz parmağınızı bir ateşe değdirseniz ne kadar acı çekersiniz? Vücudunun yarısı yanmış bir adamın acısını siz düşünün. Yani, yanık kadar zor şey yoktur, öyle bir acıdır. Yani, o acı duvarları aşar, o kadar zordur. Tecrübesi kolay. Parmağınızı bir ateşe sokun ve çıkarın, nasıl acısı içinize çöker. O yanık vakaları geliyor, o yanan insanların ızdırabını görüyorum, o yanıkları tedavi ederken içim parçalanıyor, dedi. Ona dedim ki; İhlas, insanların yanmaması için uğraşıyor. Çünki, daha bu, dünya ateşi. Ateş düştüğü yeri yakar derler ya, çok zor.
Ahiretin vaziyetini bilen, gören ve inananın, rengi solar, titrer, zayıflar, sararır. Peygamberimiz, daimül hüzün, daimül fikirdi. Daimül hüzün demek, O’nu gören, acaba Peygamberimiz niye üzülüyorlar? Daimül fikir demek, acaba neyi düşünüyorlar? Yani, böyle daima düşünceli, daima hüzünlü bir hali vardı. Güldüğü yok, tebessüm ettiği de sayılıdır. Ya abiler, zordur. Hayal bu. Bu dünya hayal. Hepimiz sarhoşuz. Ne sarhoşluğu bu? İşte, mal sarhoşu, rütbe sarhoşu, etiket sarhoşu, bir sarhoşluk var hepimizde. Tabii bu sarhoşluk derece derece, bazısı çok. O bulut olmuş zaten, bir şey gördüğü yok. Bazıları yarı uyanık, bazıları tam uyanık. O zaman tadından geçilmez. Kim o tam uyanıklar? Abdülhakim efendi, işte mübarekler, Allahü teâlâ’nın emrinden ve yasağından başka, cenab-ı Hakkın rızasından başka bir tek kelime ne konuşuyorlar ne düşünüyorlar. İşte, bu tam uyanıklık arasında yüzdelik nispetiyle, gidip geliyor. Peki bundaki ölçü ne? Paraya, mülke, ahiret sevdasından başka neye gönül bağlamışsa, o, o kadar ahmaklık derecesinde yukarıya çıkıyor demektir. Onun yüzdesi fazla oluyor. Tabii azabı da fazla…
ali zeki osmanağaoğlu