Hocamız bir gün buyurdular ki; Efendim, insanın kalbi, insanın vücuduna kan pompalar. Onun işi odur, hiç durmaz. Mü’minin kalbi imanla, Allah sevgisiyle, din kardeşinin sevgisiyle dolu olduğu, zikr ettiği için, o kalp devamlı surette bu mübarek kanı, insanın vücudunun her tarafına gönderir. Dolayısıyla, o mübarek olan kan damlaları, vücudun neresine giderse gitsin, oraya şifa götürür. Böyle mübarek bir kanın gittiği organ, hasta olmaz. Ama hastalık geliyorsa? Hastalık denmez ona. O, kemend-i mahbub-u ilahidir. Olması lazımdır. Çünki, cenab-ı Hak kendisi gönderdi mi, o kuluna şefkatindendir, merhametindendir. Günahlarının afvı, derecesinin yükselmesi, büyük nimetlere kavuşması içindir. Çok sebepleri vardır, çok hikmetleri vardır. Mesela, birgün Peygamberimiz ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ bir kadınla evlenecekti. Eshab-ı kiramdan biri, ya Resulallah, bu hiç hasta olmamıştır, dedi. Eshab-ı kiramdan biri de, ya Resulallah ben de şahidim, bu hanım hiç hastalanmamıştır, dedi. Buyurdular ki; Evlenmekten vazgeçtim. Niye Ya Resulallah, dediler. Peygamber Efendimiz; çünki hastalık, Allahü tealanın bir merhametidir, şefkatidir, mahbub-u ilahidir, kemend-i mahbuptur, vazgeçtim, buyurdular. Dolayısıyla, Ehl-i sünnet itikadında olan, Allah sevgisiyle, Peygamber sevgisiyle kalbi dolu olan bir din kardeşimiz, hastalanmalıdır. Çünki, Mübarekler buyurdular ki; Hastalıkta şifa vardır. Zaten hastalanmayan hiçbirimiz yokuz da, derecesine göre…
Âb-ı Hayat – 909
Enver abim buyurdular ki;
ali zeki osmanağaoğlu