Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Bunların hepsini beraber gittiğimiz abilere anlattım. O seneye kadar, Hacca giden abiler birkaç kişi oluyordu. İlk defa o sene kalabalık bir grub gidiyorduk. Gider gitmez telefonla durumumuzu arz ettik. Hemen hemen hergün telefon ile (gittiğimiz grup adına) irtibat kurup durumumuzu arz ediyorduk. Telefona bazan Enver abim bakıyordu, bazan da Hocamız bakıyordu.
Arafata ikinci çıktığımızda Hocamız ile telefon görüşmesi yapılıp durumlar anlatıldı, “yarın tekrar çıkacaksınız” diyen seslerini Arafat’ta yine işittik ve üçüncüye tekrar Arafat’a çıktığımızda, Arefenin alametlerini görmüştük.
Hocamız, son gittiğimizde nasihat ederlerken; oraya Afrika’dan bizim kitaplarımızı okuyup bizi sevenler de gelir, onlarla konuşursunuz” buyurmuşlardı. Biz başüste efendim dedik ama, nasıl konuşacağımız, hangi dilden anlaşacağımız aklıma bile gelmedi. Mekke’de Hocamızın bu sözünü hatırladım, ama benim İngilizcem, konuşacak kadar değildi, Arapçayı ise zaten pek bilmeyiz. Vardır bir hikmeti dedim. Hocamızın emrine uyup Afrika’dan gelenler ile konuştuk, fakat çok da güzel anlaşıyorduk, herhalde Hocamızın kerameti olmalı, dedim. Konuştuğum kişilerin hepsi Hocamızın kitaplarını okumuş ve çok da seviyorlar, büyüklüğünü biliyorlar, çok dua ediyorlardı. Hilmi Işık hazretleri sayesinde Ehl-i sünneti öğreniyoruz diyorlardı. Zor durumda kalınca imdadımıza yetişiyor, asrımızın kutbudur diyorlardı. Bunlar, hiç görmedikleri halde uzaktan sevmişler, büyüklüğünü anlamışlardı. Ah bir de kendini görüp de kabul etmeyenler, bunları duysa diyordum…
Mukaddes topraklarda vehhabilerin yaptıklarını ve yaşayışlarını gördükçe, Hocamızın kitablarımızda ne kadar güzel anlattıklarını görerek daha iyi anlayabiliyorduk. Böylelikle Ehl-i sünnet yolunun güzelliğini farkedebiliyorduk ve bedava kavuştuğumuz Ehl-i sünnet itkadı ve Ehl-i sünnet büyüklerini tanıma nimetinin kıymetini anlayıp şükrediyorduk.
Hac’dan döndüğümüzde Enver abim yurt dışında idi, Hocamıza ziyaret için izin isterken, Hacca beraber gittiğimiz abileri de götürmek için izim istedim. Öyleyse yanınıza sadece üç kişi daha alıp toplam dört kişi olarak gelin buyurdular. Halbuki biz kalabalık idik, üç kişiyi nasıl seçmeliyim diye çok zorlandım, aramızda iki tane yaşlı amca vardı, kafilede en genç ben vardım. Henüz 30 yaşımda idim. Sonra, başımızda emirimiz olan abi ile iki yaşlı amcayı alıp ertesi gün Hocamıza gittik. Oralardaki gördüklerimizi anlatırken, anlayamadığımız pek çok şeyi de o gün Hocamızdan yeni öğrenmiş olduk. Hatta latife yollu sordular; “Hâcerü-l esved ne renk idi” buyurdular. Biraz sessizlik oluca, “esved, siyah demektir, hâcerü-l esved; siyah taş demektir” buyurdular.
(Hacca gidip dönerken yaşanan hususi pekçok hatıra var ise de konu çok uzayacağı için bu kadarı ile iktifa edeceğiz).
Fî emanillah