Enver abim buyurdular ki;
Cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyor ki, Biz Peygamberlerin vârisleri, âlimlerdir. Onun için, İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbat’ta buyuruyor ki; Allahü tealanın bu dünyada bir kuluna en büyük nimeti, sevdiği bir kulunu ona tanıtmasıdır. Göstermesi değil, tanıtmasıdır. Görmek kolay! Birgün Fatih’te eve misafirler gelmişti. O gün de çarşamba günüydü, çarşamba pazarı kalabalıktı. Mübarekler camı açtılar; bakın kardeşim, birçok insan geçiyor. Hepsi beni görüyor, ben de onları görüyorum. Tanıyan yok. Ama siz, daha uzak yerlerden geldiniz. Neden? Allah size tanıttığı için geldiniz. Görmek için değil, tanıdığınız için geldiniz. Onun için, çok şanslısınız, buyurdular. O büyükleri tanımak, müteselsilen, cenab-ı Peygamberi “aleyhissalatü vesselam” ve nihayetinde Allahü tealayı tanımak, demektir. Ya tanımayan? Allah tanımak nasip etsin…
Mübarekler buyurdular ki: “İnsanlar, ancak Allahü teâlâ’nın rızâsı için, din-i mübîn için, sohbet için biraraya gelirler.”
Mübarekler buyurdular ki; “Eğer Enver Beğin kalbi biraz dünyaya dönerse, bu hizmetlerin sonu geldi demektir. Onun için Enver Beğin kalbinde dünya yoktur.”
ali zeki osmanağaoğlu