Enver abim buyurdular ki;
Bu dünyada güzel günlerimiz geçse ne olacak. Esen rüzgâr gibi gelip geçicidir. Fakat bu dünyada kahırlı geçen günler de rüzgâr gibi gelir geçer. Kahırlı günlerden, âhirete kalan hakkımız, alacağımız kaldı ise, o, insanın boynuna asılı olarak kalır. Âhirette bu şahıslar boyunlarında bunu görünce soracaklar bu ne diye. O zaman dünyada haksızlığa uğrayanlar haklarını alacaklardır. O huzûrda başka bir adâlet var. Hiç kimse orada, ben yaptım oldu diyemiyecek. Orada boynuzsuz keçi, boynuzlu keçiden olan hakkını alacaktır. Orada çok ince bir hesap var. Yâ Rabbî, bize son nefesimizde şehidlik ihsân eyle. Âmîn.
Bizim dînimiz bir araya gelmeye çok ehemmiyet veriyor. Mesela Şâh-ı Nakşibend hazretleri, Allahü teâlâya mutlak kavuşturucu bir yol istedi, dua etti, ama rızâ-yı ilâhiyeye, yani Allahü teâlânın rızâsına mutlak kavuşturacak, mutlak. Dünyada değilse, kabirde. Orada değilse mahşerde. Mahşerde değilse, Cennette kavuşturacak bir yol talep etti. Allahü teâlâ onun duasını kabul etti. Ve sordu talebeleri; peki hocam dediler, cenâb-ı Hak’tan mutlak kavuşturucu bir yol istediniz, Allahü teâlâ da verdi. Nedir bu yol, nedir bu yolun esası, diye sordular. Mübârek buyurdu ki, sizin bir araya gelmenizdir. Siz bir araya gelin. Din kardeşliğinizi en ön plânda tutun, din kardeşliği için bir araya gelin, bu size yeter. Bundan cenâb-ı Hak râzı olur ve siz Cennetlik olursunuz…
ali zeki osmanağaoğlu