Enver abim buyurdular ki;
Eshab-ı kiram, cenab-ı peygamberden “aleyhissalatü vesselam” direkt alabilecek kabiliyet ve kapasitede idiler. Eshab-ı kiramın üstünlüğü de bundandır. Aralarında derece farkı vardı ama en azından o kapasitede yaratılmışlar idi. Bu, onlara ne sağladı? İhlâslarının çoğalmasına ve çabuklaşmasına sebep oldu. Hem çabuk ihlâs sahibi oldular, hem de çok ihlâs sahibi oldular. O bakımdan, onların bir avuç arpa verdikleri zaman kazandıkları sevap, Eshab-ı kiram olmayanın Uhud dağı kadar altın sadaka vermesinden daha çoktu. Neden? İhlâslarından. İhlâs demek, her zerresi ile Allah demektir, her zerresi ile ama. Kalbinde Allahü tealadan başka hiçbir şeyin olmamasıdır. Eshab-ı kiram o güneşin altında, yani cenab-ı peygamberin nazarları altında, kalplerinin yüzü yüzbin dolu olarak, her biri, hem muhabbet hem ihlas ile dopdolu oluyordu. Onların kalplerinde, dünyaya ait zerrenin zerresi kalmamıştır. İşte, o sevgi, ihlas ile bir bakışı yeterdi. Ufak bir tebessümü kâfi idi. Çünki, öyle bir kalp ile yapılan ibadetin sevabı, böyle kalplerle yapılan ibadetin sevabını ifsad eder.
ali zeki osmanağaoğlu