Enver abim buyurdular ki;
Mübarekler, âlimi tarif ettiler, buyurdular ki; Efendim, İslâm âlimi, kitaptan söyleyen zattır. Bakardım Efendi hazretlerine, giderdim yukarıya, bakardım, o kitap orada, o kitap orada. Mübarek hatta bazen iki gözlük üst üste koyardı. Üstünü çizer, oradan not alır. Kitapları çantaya koyar, vaaz vermeye o kitaplarla giderdi. Mübarekler buyurdular ki; “O kitaplardan aldığı notların hepsini mutlaka biliyordu ama âlim kafadan söylemez. Âlim, kitaba bakarak söyler. Efendi hazretleri kitaba bakar, kitaptan söylerdi.” Mekki efendi açardı kitabı, kitaptan söylerdi. Mübareklerin yazdığı kitaplarda, filan âlim şöyle buyurmuş, filan zat böyle söylemiş, filan kişi böyle anlatmış, deniyor. Neden ? Hocamız âlim olduğu için. İşte İslamiyet ile cehalet, doğu ile batı gibidir. Nerede din varsa ilim orada vardır. İlim nerde varsa din oradadır. Cahillik kadar dinimizi mahveden, bozan hiç bir şey yoktur. Çünki, cahil insanlar bu cehaletlerini örtmek için kendi düşüncelerini söylerler. Her söylenen kendi düşünceleri, islamiyette bir yara açmıştır. Fena, çok fena. Onun için, Allah hakkı için söylüyorum, Allah rızası için söylüyorum; İlmihal bize yeter, artar bile…
ali zeki osmanağaoğlu