Enver abim buyurdular ki;
Bir gün bir arkadaşımız geldi; Enver abi, Mübarekler hep büyükleri sevmekten bahsediyorlar. Biz acaba gerçekten seviyor muyuz. Bu sevgi nasıl bir şeydir, nerede başlar nerede biter diye sordu. Ne bileyim ben, giderim kendilerine sorarım dedim. Akşam oldu, Mübareklere o günkü hadiseleri anlatıyordum. Efendim, bir arkadaş geldi bugün sevginin tarifini sordu. Sevgi ne demektir, nerede başlar, nerede biter, büyüklerin bahsettiği sevginin neresindeyiz, diye kafası karışmış biraz dedim. Mübarekler buyurdular; Sevgi itaat demektir. İtaati ne kadar çoksa, sevgisi o kadar çoktur. İtaati ne kadar azsa, sevgisi o kadar azdır. Ne kadar itaat ediyorsa, o kadar seviyordur. İtaat etmiyorsa, sevgisi o kadar azdır. Bizim işlediğimiz her sevabın bir misli de Efendi hazretlerine gidiyor, buyurdular. Bütün müslümanların bin dörtyüz seneden beri kazandığı bütün sevaplar, sebep olanlar silsilesiyle hazret-i Ebu Bekre gidiyor. Her an derecesi artıyor. Neden? Herkes inkar ederken, o müslümandı. Ne kadar zamanda Kudüs’e gidilir, gelinir diye sordular. İki ay dedi. Senin Efendin bir anda gittim diyor, dediler. Tamam, O dediyse doğrudur dedi. Peygamber efendimiz ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ buyuruyor ki; İçinizde, canıyla, malıyla Bana en çok faydası dokunan Ebu Bekrdir. Müteselsilen her an derecesi artmaktadır. Hayra sebep olan, hayır yapmış gibidir; şerre sebep olan, şer işlemiş gibidir.
ali zeki osmanağaoğlu