Enver abim buyurdular ki;
Birgün Mübareklere; bir arkadaşımız; efendim, birileri toplanıyorlar, masalar kuruyorlar, ortaya bardaklar koyuyorlar, el ele tutuşuyorlar, şangır şangır bardaklar oynuyor, masa dönüyor, birisi geldi diyorlar. Bu, bizim dinimizde var mı, diye sordu. Mübarekler cevab bile vermediler. Namaz kılalım, buyurdular. Namazları kıldık, cemaate döndüler. Efendim, Ahmet Namık-i Câmî hazretleri var. Haram işitmemek, haram söylememek için onbeş yıl dağda yaşamış, sonra Allahü tealanın emriyle irşad için şehre inmiş. Efendim, altıyüzbin hıristiyan onun sohbetiyle müslüman olmuş ve çok kitap yazmış. Miftah-ün Necât diye bir kitabı var. İşte kardeşim, ruh böyle çağırılır. Ahmet Namık-i Câmî hazretlerinin ruhu şimdi burada. O ruhlardan istifade etmenin tek şartı var. O da inanmak. Neye inanmak? Onun Allah adamı olduğuna inanmak. İnandığınız anda muhabbet teşekkül eder. Sevgi teşekkül ettiği anda irtibat başlar, buyurdular.
ali zeki osmanağaoğlu