Enver abim buyurdular ki;
İnsanlar iki şekilde Müslümân oluyorlar; ya taleb ediyorlar, duâ ediyorlar, ya Rabbi beni kurtar diyorlar,… Taleb edene vermesi cenâb-ı Hakkın adâletindendir. Bazılarının duâ ile, taleb ile alakası yok, cenâb-ı Hak onu seçiyor, sevdiği bir kula tanıtıyor ve kurtarıyor. Bu da cenâb-ı Hakkın ihsanıdır. Şu halde insânlar, ya ihsan-ı ilahi ile Müslümân oluyorlar, ya da adalet-i ilahi ile. Adâlet demek, cenâb-ı Hak taleb edene, muhakkak sevdiği yolu gösterir. Cenâb-ı Hakkın en büyük nimeti, sevdiği bir kulunu tanıtmasıdır. Tanıdıkdan sonra imânı kurtuluyor. Tanıdıkdan sonra İslâmiyeti öğreniyor, her şey tanıdıkdan sonradır. Tanımadan ne kadar ibâdet etse de, sonunda kayar gider. İnsan, rehbersiz kurtulamaz, Mürşidsiz insân, kurtulamaz. Rehber olmazsa hiçbirşey olmaz. Peygamber Efendimiz “aleyhissalatü vesselam” olmazsa İslâmiyet olmaz. Onun vârisleri İslâmiyeti anlatıyorlar, hakkı batıldan ayırıyorlar, insanları kurtarıyorlar. Ortada şeyh diye dolaşanlar var. Onlar kat-ı tarik-i ilahidir. Öyle birine rastlamak, felaketin en büyüğüdür.
ali zeki osmanağaoğlu