Enver abim buyurdular ki;
Okul başladı, derslere giriyoruz. Sıra geldi Kimya dersine. Hocamız derse girdi, 18 yaşında bir delikanlı. Hilafsız 18 yaşında. Sıra bana geldi, numaram 1034. İmam-ı Rabbani hazretlerinin vefat yılı. İsmail Silleli abi vardı. Allah rahmet eylesin. Evliyâ birisiydi. Mübârekler beni ve Zeki Celep abiyi gözlerine kestirmişler. İsmail Silleli abiye, onları bize getir, buyurmuşlar. İsmail Silleli abi bizi aldı, evlerine kadar götürdü. Uzakta, işte burası deyip geri döndü. Kapıyı çaldık. Mübârekler kapıyı açtı. Bize çay ikrâm etti. Soba başında oturduk. Bize Mektûbât okudu. Ertesi gün İsmail Silleli abi bizi çağırdı. Söyleyin neler gördünüz? Biz başladık anlatmaya, çay içtik, kitâb okuduk. Daha ne gördünüz? Efendim, 12-13 yaşlarında sarışın bir çocuk. Abdülhakim abiymiş. Daha ne gördünüz? 3-4 yaşında, oyun oynayan bir kız çocuğu vardı. İnanamazsınız, İsmail Silleli abi dedi ki; o kızla sen evleneceksin.
ali zeki osmanağaoğlu