Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Mübarek Hocamız, hocasını, Abdülhakim efendi hazretlerini, o kadar çok severlerdi ki, her sohbetlerinde mutlaka hocasını anlatırlardı.Hatta Abdülhakim efendi hazretlerini anlatırlarken, öyle bir manevî hava oluşurdu ki, mübarek Hocamızın sohbetlerinde herkes yarım asır evvelki günleri Abdülhakim efendi hazretleri ile beraber yaşıyor gibi olurdu. Mübarek hocamız, sohbetlerinde her ne anlatsalar, dinleyenler, dünyadan çıkıp ahiret hayatı yaşıyor gibi zevk alırlardı. Onun için, bütün arkadaşlarımız, hocamızı bir an dahi olsa görebilmek, birkaç kelime nasihatlarını dinleyebilmek için çırpınırlardı. Hocamızı görebilmek için her işimizi terkeder, dünya aklımıza bile gelmezdi. Mübarek Hocamız, asırlarda ender bulunan büyük bir mürşid-i kâmil idi.
1993 senesinin Şubat ayının altısında (14 Şa’bân 1413) Berât kandili vesîlesiyle, Fâtih’deki se’âdethânelerine, kandil ziyâreti için gitdiğimizde, huzûrlarıyla şereflenme se’âdetine kavuşmuşduk. Mübârek Hocamız o gün buyurdular ki;
Abdülhakîm efendi hazretlerini tanımak, Allahü teâlânın bana en büyük lutfü olmuşdur. Onun yanında dünyâyı unuturduk. Ömrümün en zevkli dakîkaları, Onunla berâber olduğum zemânlardır. Bana çok müjdeler verdi. Meselâ; Ben evleneceğim zemân Efendi hazretlerine, ben evlenmek istiyorum, dedim. Efendi hazretleri de “Kiminle evleneceksin?” buyurdu. Ben de, “Siz kimi emr ederseniz onunla.” dedim. Efendi hazretleri sevindi. “Öyleyse sen Ziyâ beğin kızıyla evlen.” buyurdu. Bu, benim için bir müjde oldu. Çünki, Ziyâ beğe husûsî sevgisi vardı. Herkes, en çok Ziyâ beği sevdiğini bilirdi. Hattâ bir gün Efendi hazretleri ellerini kaldırdı, “Yâ Rabbî Ziyâ kulunun bana yapdıklarına karşılıkda bulunamıyorum. Onun mükâfâtını sen sonsuz rahmet hazînelerinden ver. Onu sana havâle etdim.” diye duâ etdi. Biz evlendikden sonra, Efendi hazretleri bizim hanıma, “Hilmi’den memnûn musun?” buyurdu. Bizim hanım da, memnûnum dedi. Efendi hazretleri; “Sen benim hem kızımsın, hem gelinimsin.” buyurdu. Bu da benim için çok büyük bir müjde oldu. Sen benim gelinimsin ne demek? Hilmi benim oğlumdur demek. Bu sözün ma’nâsı budur. Ben bu müjdeyi aldım, elhamdülillah. Bunlar yâdigâr haberler. Bunları kitâblar yazmaz, kimse de bilmez. Çok büyük müjde aldım Efendi hazretlerinden elhamdülillah.
– devamı haftaya –
Fî emanillah