Enver abim buyurdular ki;
Sabahleyin bir şey okudum, çok tesir altında kaldım. Onu da anlatayım, sonra gidelim. Çok mübarek bir zat varmış. Çok da iyi bir ahbabı varmış. Bir araya geliyorlar, namaz kılıyorlar, Kur’an-ı kerim okuyorlar, teheccüde kalkıyorlar, zikrediyorlar. Çok aziz ahbap, yakın arkadaşı. Yıllar böyle geçerken, bu, bir ara gelmez olmuş. Sormuş yanındakilere, bizim böyle böyle bir kardeşimiz vardı, ne oldu. Demişler ki, o ölüm hastası, ağır hasta! Hemen ziyaretine gidelim demiş. Geliyorlar ki, Allah muhafaza etsin, odanın ortasına atmış kendisini, evde kimse yok, gözler fırlamış, yüz simsiyah, saçlar dik, yüzü insana benzemiyor. Bu arkadaşı çok korkmuş. Hemen yanına eğilmiş. Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü. O da diyor ki, söyleme bana onu diyor, söyleme! Allah, Allah, tövbe, tövbe, bismillah. La ilahe illallah….Hayır, hayır diyor. Yahu arkadaş sen böyle değildin, biz beraber namaz kıldık, takva ehli bir zattın, ne oldu sana böyle ki, ahir ömründe, ahir nefesinde bu kadar kötü hallere düştün. Nedir senin halin, diyor. Demiş ki; dinle o zaman… Ben bütün ibadetlerimi, bütün hizmetlerimi yalnız insanların takdiri için yaptım, bir kere olsun Allah aklıma gelmedi, ahiret düşüncesi bende yoktu zaten. Ben bu ibadetleri, herkes benden bahsetsin, maşallah ne mübarek zat desinler, hatta evliya desinler diye yaptım, benim arzum buydu. Yoksa benim ahiretle, dinle ne alakam vardı. Peki demiş, ne olacak şimdi. Bu demiş benim birkaç kere başımdan geçti. Gene ölüm hastası oldum.Tövbe ettim, Rabbim kabul etti, affetti. Çok rahat yaşamaya başladım. Artık bir daha öyle düşünmeyeceğim dedim, ama daha beterini düşündüm. Hatta eve yalnız başıma gelince, daha büyük günahlar işlemeye başladım. Allah Allah. Gene hastalandım, daha da beter oldum, gene cenab-ı Hakka yalvardım. Çok merhametli, gene Allahü teala affetti. Bir müddet geçti, gene aynı, hiç değişen bir şey yok. Ama bu sonuncusunda; tövbe etmek için zamanın, hakkın bitti dediler. Şu anda senin söylediğin kelime ile aramda öyle bir duvar var ki, benim onu delmem mümkün değil. Benim artık yolum bu. Siz gidin kendi yolunuza. Adam çıkıp gidiyor tabiî, beş altı adım gidince, bir haber geliyor ki, çok feci bir şekilde öldü, yüzü hayvana döndü diye…
Vallahi değmez yahu, billahi değmez. Mübarekler kaç defa söylediler, insan öldüğü zaman, dünyalık olarak elde ettiklerinin hepsi sıfır. Bırak öldüğü zaman, ağır bir hastalığa girdiği zaman, hangi mal, hangi mülk, hangi evlat, ne düşünecek. Hiç, hiç düşünemez. Sadece kendini düşünür, benim akıbetim ne olacak diye… Niye onu sona bırakıyorsunuz, sona bırakıyoruz.!
ali zeki osmanağaoğlu