Enver abim buyurdular ki;
Mübarek Hocamızın sevinmesi, bir kitabın verilmesidir. Sabah namazından sonra rüyamda gördüm. Efendim, kitaplarımız çok dağılıyor. Bizim kitaplarımız dışında hiçbir kitap okunmuyor, dedim. Bu çok mühim. Hah şöyle, buyurdular. Çok hoşlarına gitti. Onların sevineceği haber bu. Dolayısıyla, böyle bir hazine varken, diğer ufak tefek paralarla, gümüşlerle kendimizi aldatmayalım. Mü’minin ahirette en büyük çekeceği üzüntü, keşke şu sevabı kaçırmasaydım, keşke şu işi de yapsaydım da, daha çok ecir alsaydım, olacaktır. Yani, mü’minin ahirette en büyük kaybı, elinde fırsat varken, kaçırdığı sevaplar olacaktır. Mübareklerin sevindiği en iyi haber, İslamiyetin yayılmasıdır. Âlimler, Peygamberlerin vârisidir. Peygamberimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ hayatı boyunca hiç kimsenin ticaretine karışmamıştır. Dünya işlerini benden daha iyi bilirsiniz, benim işim dünya ile değil. Sizin ahirette yanmamanız için gönderildim, buyurmuşlardır. İşte Mübarekler buyurdular ki; Kim bu kitapları yayarsa, kim İslamiyeti anlatırsa, o da Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ın vârisidir. Ve mûris, vârisini yarı yolda bırakmaz, buyurdular. Mûris, yani cenab-ı Peygamber, kendisine tâbi olarak yapılan, İslamiyete hizmetten dolayı, onlara vâris denir, vârislerini yarı yolda bırakmaz.
ali zeki osmanağaoğlu