Enver abim buyurdular ki;
Allahü teala bizi lüzumsuz yaratmadı. Evvela kendini tanımak, kendini sevmek için yarattı. Çünki, Allahü tealayı tanıyan ve Onu seven, Onunla beraber olacaktır. Allahü tealayı tanımayan, Onu sevmeyen, Ona itaat etmeyen, mutlaka nefsine tâbi demektir. Artık nefsinin kulu olmuştur, Allahın kulu değildir. O da nefsiyle beraber haşr olacaktır. Niye? Çünki, Peygamber efendimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ öyle buyurmuşlar. Herkes sevdiğiyle beraber haşr olacaktır. Madem ki sen nefsinle beraber olmayı tercih ettin, nedir nefs? Nefs dediğin, iki şeydir. Servet ve şöhret. Çok zengin olmak, çok meşhur olmak. Al, hepsi senin olsun. Nasılsa hepsini bırakıp gideceksin. Gel, Allah de. Allah deyince, servet de helal, şöhret de helal, hepsi helal. Bir gün Mübareklere, efendim şöhret âfettir, buyuruyorsunuz. İmam-ı Rabbani hazretleri çok meşhur, bu nasıl olacak, dedim. Efendim, iki türlü şöhret vardır. Birisi, meşhur olmak ister, birinde Allahü teala meşhur eder. Eğer Allahü teala meşhur ettiyse, onu korur efendim, buyurdular.