Enver abim buyurdular ki;
Hazret-i Peygambere ‘aleyhissalatü vesselam’ iman etmek, bütün peygamberlere iman etmek gibidir. Böyle bir dinin mensuplarıyız. Ümmetim, Ben-i İsrail peygamberleri gibidir, buyuruluyor. Ne demek? Yani arkadaşlarımızın hepsi şimdi, Allahü teala tarafından çok özel tahsisle seçilmiş insanlardır. Eğer biz seçilmeseydik, Allahü teala bizi seçmeseydi, bize bu imanı nasip etmeseydi, ya Fransa’da, ya Amerika’nın bir yerinde ya da Afrika’nın bir yerinde yaşıyor olurduk. Yani, dinden imandan haberimiz dahi olmazdı. O halde bu, cenab-ı Hakkın çok büyük bir lütfudur. Böyle, yerleri gökleri yaratan yüce Allahın bu lütfuna, bu nimetine, bu şefkatine karşılık, üç-beş tane, o da faydası bize olmak kaydıyla, birkaç şey buyurmuştur. El insaf, insan onu da yerine getirmek istemezse veya getirmezse, ne mazeret beyan edecektir? Çünki, bir şey kalmadı. Sıhhatse tamam, akılsa tamam, tebligatsa tamam. Her şey tamam, tamam, tamam. Noksan kalan ne? Noksan olan tek şey kaldı, o da iyi topluluk bulmak, iyi arkadaş bulmaktır. Çünki, insanın dini, arkadaşının dini gibidir. Siz evliya olsanız, arkadaşınız bozuksa, bozulmaya mahkumsunuz. Onun için, dinimizi, imanımızı, ahlakımızı korumak için, mutlaka iyi insanlarla beraber olmak mahkûmiyetindeyiz. Başka çaresi yok. Nitekim cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyor ki; Din-ül mer’i din-ül halilihi. İnsanın dini, dostunun dini gibidir. Hani söylerler ya, sen bana kim olduğunu söyleme, kimlerle berabersin, onu bana söyle, kim olduğunu söyleyeyim sana.