Enver abim buyurdular ki;
Mübarek Hocamız Kuleli Askeri Lisesindeyken, bize bileşik kapları anlattı. Zeki abi de vardı. U şeklinde tüpler vardı. Mübarekler buradan suyu koydular, su gitti geldi, gitti geldi ve bir yerde durdu. İşte efendim, diyerek, bileşik kaplar diye o ilmi, kimya bilgisini anlatmaya başladılar. Tabii Mübarekler her dersinin sonunda bir on dakika, onbeş dakika muhakkak, o anlattıklarını dine uygun şekilde izah ederlerdi ki, aklımızda kalsın. Çünki, bir gün Mübarekler buyurdular ki; Ahirete gittiğim zaman Allahü teala; senin eline kırk tane kulumu teslim ettim. Sen bunlara benden bahsettin mi? Dinimi anlattın mı diye sorarsa, ben ne cevap veririm? Onun için, cenab-ı Hak ahirette azap vermesin diye, her derste mutlaka az da olsa çok da olsa, dinden bahsediyorum. Öyle… Çünki, bir hadis-i şerif var. Peygamber efendimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyorlar ki; İki mü’min bir araya gelir de, Allahtan ve Peygamberden bahsetmezse, Allah oraya lanet etsin. Şurada bu kadar insan var, bileşik kaplar usulü bu mü’minlerin arasında mutlaka mutlaka mutlaka, burada takva bakımından, aşk bakımından, sevgi bakımından, muhabbet bakımından, her bakımdan cenab-ı Hakka çok yakın olan birisi mutlaka vardır. Bir kişidir o. Sonra gittikçe azalır azalır, en sonunda bir tane daha vardır, bir kişi. O da en uzaktadır. Onu Allah bilir, kimse bilemez tabii. İşte, bileşik kaplar usulünde en büyükten başlayınca, en küçüğe kadar gider. Bu erir, yok olur. Yani, herkesin kalbinden diğerinin kalbine mutlaka bir şey akar. Mutlaka! Ne akar? Elbette iyi bir şey akar, müslümanlar bir araya geldi. Yok, kötülerin, Allahü tealanın düşmanlarının arasına girerse, bu sefer onların kalbinden bunun kalbine mutlaka bir şey akar. Ne akar? Sıkıntı akar, küfr akar. Kalp kararır, kararır, kararır, ölür gider. O bakımdan, mü’minler, Allaha, Peygambere iman edenler bir araya gelsinler, hiçbir şey yapmasınlar. Yani, yatsın kalksın bir şey söylesin, yine istifade eder. Çünki, kalpten kalbe yol vardır.