Enver abim buyurdular ki;
Bir gün bir derviş namaza durmuş. Namazı kılıyor ama hiçbir dünya işi aklına gelmiyormuş. O gece rüyasında cenab-ı Peygamberi “aleyhissalatü vesselam” görmüş. Kızgın, üzgün. Buyurmuşlar ki; O namazın makbul değil. Bana salevat-ı şerife getirilmeden yapılan ibadet ve dua, kabul olmaz. Allah Allah, bir derviş namazda, kontrol altında. Mübarekler buyurdular ki; Cenab-ı Peygamberin ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ mübarek cesedi yerindedir, oradan çıkmaz. Ama ruhu serbesttir. Ruh, öyle bir varlıktır ki, her şeye girer. Ve ruhun da gelip gitmesi yoktur. Mesela, burada binlerce elektromanyetik dalga var. Japonya’dan, dünyanın her ülkesinde yapılan yayını dinleyebilirsiniz. O istasyonu bulup da düğmeye bastın mı, duyulur. İşte ruh, zamansız ve mekansızdır. Sadece bir anılmasıyla, burada bulunur. Efendim, biz alamıyoruz.. Veren olgun, alan da uygunsa, tamam. Ama verende bir suç yok ki.. Alanın kabı böyleyse, ne yapsın.
Eskiden büyükler, evlatlarının terbiyesi için, başka bir zâta teslim ederlerdi. Çünki, baba evlada faydalı olamaz. Neden? Bütün gün beraber olduğu için. Halbuki, yolun aslı esası, edeptir. Bunu ancak hocasının huzurunda elde edebilir.
Eskiden büyükler, evlatlarının terbiyesi için, başka bir zâta teslim ederlerdi. Çünki, baba evlada faydalı olamaz. Neden? Bütün gün beraber olduğu için. Halbuki, yolun aslı esası, edeptir. Bunu ancak hocasının huzurunda elde edebilir.