Enver abiler buyurdular ki;
Mübarekler ‘kuddise sirruh’ buyuruyorlar ki; Onları hatırlatan bir nesneyle meşgul olmak, Onlara en rahat ulaştırabilecek, en rahat rabıta yapılacak yoldur. Mesela, kabirlerini ziyaret etmek. Bugün Enver abi oraya gitti. Kabre gidince insan ne düşünür? Mübarekleri düşünür. Ama kat’iyyen Mübarekler kabrin işte içinde, eridiler, bittiler, diye düşünmek doğru değildir. Mübarekler Arş-ı âlâda, Cennetin içinde. Onlar için zaman, mekan, sürat, bahis konusu değildir. Hatırlandıkları yerde ruhları hâzır olur inancıyla, Onların ruhları orada hâzır olur inancıyla gidiyoruz. Ve orası daha iyi hatırlattığı için, ziyarete gidiyoruz. Neden? Onları daha güçlü olarak hatırlayabilmek için. İki, mesela kendileri buyuruyorlar ki; O zâtların kitabını okusa, mesela İlmihâli okusa, ne düşünecek ? Mübarekler bunu nasıl yazmışlar.. Yani, ne olursa olsun, o bilse de bilmese de, bir irtibat kuracaktır. O, Mübarekleri düşünse de, düşünmese de, o satırların arasında o satırları düşünürken, Onların ruhları feyz verecektir. Farkında olmayacaktır ama, birgün anlayacaktır. Peki nasıl anlayacak? Evet, insan ne kadar dünyaya karşı soğukluk his ederse, o kadar onlar feyz veriyor demektir. İnsanda hiçbir değişiklik olmuyorsa, tehlikededir. Çünki, ya düşündüğü zât noksandır veya kendisi büyük bir günaha devam ettiği için, kapı kapalıdır. Kapı kapalı olduğunda nasıl girsin içeriye? Onlar hakkında katrilyonda bir dahi bir düşünce düşünemeyiz bile. Çünki, eser meydanda. Hepimiz bir yerde Onların eseriyiz. Peki ne kaldı geriye? Geriye kendi hatamız, kendi kusurlarımız, kendi günahlarımız kaldı.