Enver abiler buyurdular ki;
Mübarekler senelerce Fatih’te, Sarıyer’de, Sapanca’da, her yerde neş’eyle anlattılar, anlattılar.. Hayal oldu. Onun için, büyükler buyurmuşlar ki; İnsanlar kaybettikleri iki şey için gözyaşı yerine gözlerinden kan akıtsa, o iki şeyi geri getiremezler. Birincisi, sevdikleri. Şimdi Mübareklerin bir daha geri gelmesi olur mu? Ne anne gelir ne baba.. İkincisi de, dün bir daha geri gelmez. Dünkü defter kapandı. Nasıl, neyle kapandı, kim bilir? Dolayısıyla, geçen zamanı geri getiremezsiniz. Geçen zaman, giden dostlar, geri gelmez. Bunun için ne kadar gözyaşı dökseniz, hiç fayda vermez.
Sadaka belayı önler, ömrü uzatır. Birgün Allah rahmet eylesin, mübarek Hocamız ‘kuddise sirruh’, Muazzez abla ve Ferruh Işık, yiyecek bir şeyler hazırlayıp, boğaza gezmeye gitmişler. Rumeli surlarının dibinde bir yere yaygıyı sermişler, orta yere yiyecekleri koymuşlar. Tam başlayacaklar, Mübarekler ileride bir ihtiyar görmüş, hemen bir tabağa ne varsa koymuş, Ferruha; Ferruh gel, bu tabağı şu ihtiyara götür gel, buyurmuşlar. Ferruh kalkmış, tabağı alıp giderken, o kalenin üstünden Ferruh’un başının iki misli bir taş düşmüş. Tam da Ferruh’un başına! Yani, maazallah eğer o tabak öbür tarafa gönderilmese idi, bugün Ferruh Işık yoktu. Mübarekler buyurmuşlar ki; Burası tehlikeli bir yer, kalkın buradan gidiyoruz. Her şeylerini toplamışlar, başka bir yere gitmişler.
Sadaka belayı önler, ömrü uzatır. Birgün Allah rahmet eylesin, mübarek Hocamız ‘kuddise sirruh’, Muazzez abla ve Ferruh Işık, yiyecek bir şeyler hazırlayıp, boğaza gezmeye gitmişler. Rumeli surlarının dibinde bir yere yaygıyı sermişler, orta yere yiyecekleri koymuşlar. Tam başlayacaklar, Mübarekler ileride bir ihtiyar görmüş, hemen bir tabağa ne varsa koymuş, Ferruha; Ferruh gel, bu tabağı şu ihtiyara götür gel, buyurmuşlar. Ferruh kalkmış, tabağı alıp giderken, o kalenin üstünden Ferruh’un başının iki misli bir taş düşmüş. Tam da Ferruh’un başına! Yani, maazallah eğer o tabak öbür tarafa gönderilmese idi, bugün Ferruh Işık yoktu. Mübarekler buyurmuşlar ki; Burası tehlikeli bir yer, kalkın buradan gidiyoruz. Her şeylerini toplamışlar, başka bir yere gitmişler.