Enver abiler buyurdular ki;
Mübarekler bir gün sohbetlerinde buyurdular ki; Bir mü’min Allahü tealanın bütün emirlerini harfiyen yerine getirse, yasaklarından harfiyen sakınsa, bunun kurtulma ihtimali vardır. Fakat bir mürşid-i kâmile kavuşursa, ona teslim olursa, ona bağlanırsa, bunun kurtulmama ihtimali yoktur. Bu, bir bayram müjdesidir. Yine Mektubatta İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyorlar ki; Allahü teala bir kulunu severse, onu sevdiği bir kuluyla tanıştırır, ahbap eder, dost eder. Yine Mübarekler buyurdular ki; İnsanların en hayırlısı ilim öğrenen ve ilim öğretendir. Arkadaşların bütün çalışmalarının nihai gayesi, Allahü tealanın kullarına doğru yolu ulaştırmaktır. Netice itibariyle, hangi işte olursak olalım, sonuç itibariyle gayemiz; Allahü tealanın kullarına İslamiyyeti duyurmaktır. Tabii, her asrın kendine göre bir vasıtası vardır. Mesela, bizim memlekette bir tane merkep vardı. Ona da kimin sırasıysa o biniyordu. Herkesin binmesi öyle kolay değildi. Ben köyden şehre inmek istediğimde, merkep sırası bana gelmezdi. Ondan sonra köyde bir otobüs çıktı, düğün bayram yapıldı. Otobüsle şehre indiğim zaman herhalde Amerika’ya gittiğimi zannediyordum. Her asrın, her zamanın kendine has bir vasıtası vardır; ancak esas olan insandır. Yani, merkep de insan içindir, otobüs de insan içindir, uçak da insan içindir, insanı taşıması içindir. Şimdi sıra esasa geldi. İhlas’ın esası, yirmibeş – yirmialtı senede açılan Işık Kitabevidır. Hiç bunun başka yolu yordamı yoktur. Yirmibeş sene evvel bu kitaplar elde dağıtılıyordu. Mübarekler; hakkınızı nasıl öderim kardeşim, buyurdular. Elde kitapları öyle matbaaya, ambarlara götürmek kolay değildir. Ambarlarla taşıyorsun ve araba yok. Sonra bu kitapların götürülmesi ayrı bir vasıtadır. İkinci bir vasıta olarak da şimdi gazete çıktı; fakat Adem aleyhisselamdan beri hak ile batıl ayrıdır. Bütün dünya biliyor ki, önce giden bayrağı diker. Kim önce giderse onun dediği olur. Hatta Mübarekler; köye kim önce giderse memleket kurtulur, buyurdular. Onun için kitapları köye götürün. Arkadaşlarımız inanın bu görevini bırakmamışlardır. Birkaç memlekette fırtınalar esti; ama elhamdülillah ezan sesleri susmadı. O vasıta gitti. Televizyon denen, radyo denen vasıtalar çıktı. Kim önce giderse, onun olacaktır. Kim önce nereye ulaşırsa, millet o olacaktır; ama gaye yine kitaptır. Çünki, bu vasıta bizim değildir. Uçağa bindiğimiz zaman, bir yere gitmek için süratli bir vasıtaya bindiğin zaman oranın pilotuna, görevlisine karışamazsınız.