2009 senesi, aralık ayının 4′ ü …
Enver abim, huzurpınarı hizmetlerine iştirak eden arkadaşlarımızı Güzelşehir’deki evlerine davet etmişlerdi, o gün hizmet ekibimizden bir arkadaşımızın nişanı vardı.
O gün Enver abim buyurdular ki;
-6-
Mübarekler buyurdular ki; Eğer görüştüğünüz zât hakikaten mürşid-i kâmil ise, eğer sen de gerçekten talebeysen. Talebe demek, artık ben yokum, ben tam teslimim, iradem yok, aklım yok, param yok, mevkiim yok, hiçbir şeyim yok, demektir. Böyle olursa, veren olgun, alan uygun oluyor ve alışveriş oluyor. Talebe kendini zorlasa bile, mümkün değil o talebenin kalbinde dünyalığa karşı, yani bu haramlara karşı, lüzumsuz şeylere karşı, yani Cenab-ı Hakkın dairesinin ve büyüklerin sevgisi dışında olan her şeyin muhabbetine karşı, soğukluk olur. Bu, ancak büyüklerin sevgisiyle olur. Başka imkan yok, buyurdular. Çünki ilacı o! İlacı, büyüklerin sevgisidir. Bir hortumla, bir kabloyla onların kalbine kendi hocasından gelir. Kendi hocasına da, kabloyla onun hocasından gelir. Böylece Cenab-ı Peygambere gider. Ona da, Allahü tealadan gelir. Dolayısıyla, o kablo, o network bir bağlandı mı, sen yerken, uyurken, gezerken, her ne yaparsan yap, devamlı surette, istesen de istemesen de, senin kalbine aşk-ı ilahi gelir. O sevgiyle insan, uçarak cennete gider. Ne ölüm acısı çeker, ne de kabir azabı. İşte gönlü tedavi etmek için, bir doktora, bir mürşide danışmak lazımdır. Onların isimleri, cisimleri yeter.
-devamı var-
-devamı var-
ali zeki osmanağaoğlu