2010 senesi, şubat ayının 12’si …
Enver abimin huzurunda, güzelşehirdeki evlerinde, huzurpınarı ekibimizden bir arkadaşımızın nikahında,
Enver abimin huzurunda, güzelşehirdeki evlerinde, huzurpınarı ekibimizden bir arkadaşımızın nikahında,
Enver abim buyurdular ki;
-6-
Birgün Fransa’dan İsviçre’ye giderken, havaalanında namaz kıldım. Uzun boylu bir adam namaz kılarken yanıma geldi gitti, geldi gitti. Çok korktum. Çünki havaalanı, başıma bir yumruk vursa, orada kalırım. Sonra namaz bitti, gittim yerime oturdum. O da kalktı, yanıma geldi. Sizi tebrik ederim. Bu kadar insanların arasında, Allaha ibadet eden birine rastladım, dedi. Sağolun, dedim. Ben, Paris’in en büyük kilisesinin baş papazıyım. Paris benden sorulur. Bir acı gerçek var, onu itiraf edeyim. Kiliselere gençler gelmiyor. Fakat camiler de boş, eskisi gibi değil, dedi. Tabi yirmi sene evvelki bir hadise. Peki, hatası neresi, dedim. Bizde papazlar, sizde de hocalar suçlu. Biz, kendimizi sevdiremiyoruz. Kendimize bağlayamadığımız için, dine bağlayamıyoruz, dedi. Çok önemli bir şey söylüyor. İnsanın dine hizmet edebilmesi için, evvela kendisini sevdirmesi lazım. İnsan sevdiğini dinler, sevmediğini dinlemez. Bu, mektebte de, dinde de, heryerde de böyledir. Onun için, mü’min, evvela kendisini sevdirmelidir. Peki nasıl sevdireceğiz? Sen cenab-ı Hakkı ne kadar seversen, kullar da seni o kadar sever. Allahü tealanın sevmesi, fedakârlıkla olur. Fedakâr insanlar sevilir. Şimdi oturduğun yerden emir ver, şunu yap, bunu yap… olmaz öyle. Mübarekler buyurdular ki; Osmanlı padişahları askerin başındayken savaşlar kazanıldı, sarayda oturduklarında, savaşlar kaybedildi. Efendim, çok yoruluyorsunuz, artık biraz dinlenseniz, dedim. Mümkün değil efendim. Eğer biz oturursak, millet yatar, buyurdular. Her şey başa bağlıdır. Dolayısıyla, hepimiz dahil, yönetici durumda olan arkadaşlar, hastalık falan bahane, ölünceye kadar en çok çileyi, onlar çekeceklerdir. Mevki sahibi olmak suretiyle, o mevkiyi, o gücü kullanmak suretiyle insanlara bir iş yaptırmaya kalktığınız zaman, ters teper. İnsanlar söze değil, öze bakar. Kendisi ne yapıyor? O halde, baştaki insanların daima çok numune olması lazımdır. Sevgide, fedakarlıkta, şefkatte, aklınıza ne gelirse. Allahü teala buyuruyor ki; Sen yapmadığın bir şeyi, nasıl başkasına yap dersin? İşte ondan kaybediyoruz.
-devamı var-
ali zeki osmanağaoğlu