Hocamız Hüseyin Hilmi Işık Efendi’nin “rahmetullahi aleyh” Vefatı
3-
Bir âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir…
Vefâtı ânını doktorlarından biri şu şekilde özetlemişdir:
25 Ekim Perşembe günü akşam 21:00’e kadar Hocamızın durumu çok iyi idi. Sonra sâat 23:00’de tahlîl için kan alıp serum takılması îcâb etdi. Hüseyn Hilmi efendinin “rahmetullahi teala aleyh” gözleri kapalı idi. Sese cevâb vermiyordu. Hemen oksigen takıldı. Kol ve bacaklarında dolaşım bozukluğu belirtileri vardı ve hiç damar gözükmüyordu. Tam boynundan serum takmak üzere iken muhterem dâmâdı Enver bey teşrîf etdi. Serumu takdık. O sırada hızlıca gereken ilâcları yapdık. Sanki Enver abinin teşrîfini beklemişcesine, gözleri açıldı, biraz sonra tansiyonu ve nabzı da normalleşdi. Enver abiler hocamızın sağ tarafında oturdu ve sağ kollarını tutdu ve tesellî edici sözler söyledi. Dua etdi. Hocamızın sağ elini kendi kalbi üstüne koydu. “Dost geldi efendim, dost burada efendim!” buyurdu. Hocamız “Elhamdulillah” buyurdu. 23:50’den 01:20’ye kadar yaklaşık 1.5 sâat boyunca Hocamız her nefeslerinde “Allah, Allah” ba’zan “Estagfirullah” veya “Elhamdülillah” buyurdu. Bu sırada bir arkadaş, odada yan tarafda 17 adet Yasîn-i Şerîf okudu. Bir ara sesli olarak Silsile-i aliyyeyi okudu. Bu arada gereken, yapılabilecek her dürlü tıbbî müdâhale yapıldı. Son 10-15 dakîka içinde kol ve bacakları soğuk terledi. Enver abi, durumunu soran gözler ile bizim yüzümüze bakdılar. “Yetiş ya İmâm-ı Rabbânî hazretleri, yetiş ya Efendi hazretleri!” buyurdu. Yavaş yavaş “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” diye telkînde bulundu. Hocamız tekrâr etdi ve birkaç dakîka sonra gözlerini yumdu. Nefes alışı hafifledi, sanki uykuya dalar gibiydi, son derece huzûrlu bir yüz ifâdesi vardı. Diğer ölüm hâllerinde sıkca gördüğümüz ölüm ızdırâbından, sıkıntıdan en ufak bir işâret yokdu, sanki uykuya daldılar… Önce tereddüd etdik, sonra doktoru ellerini mübârek ağızlarının önüne yaklaşdırıp gerçekden nefes alıp almadığını kontrol etdi. Nefes almıyordu. Enver abiler, o sırada acısını içine atarak büyük bir metânet ile, Hazret-i Peygamberin “aleyhisselâm” ölüm ânındaki Ebû Bekr-i Sıddîk’ın dirâyeti ile “İşte hepimizin âkıbeti bu!” buyurdular, sonra “Şa’bân-ı şerîf ayı ve Cum’a gecesi; Cennet-i alâ mübârek olsun” buyurdu. Sonra içerdeki odaya geçdi. Bir müddet sonra döndü. Gözleri kıpkırmızı ve göz yaşları ile dolu idi. Cenâzenin o gün (9 Şa’bân 1422 – 26 Ekim 2001, Cum’a günü) ikindi nemâzından sonra Eyyûb Sultândan kalkacağını, gelen arkadaşların Hocamızın “rahmetullahi teala aleyh” mübârek yüzünü görebileceklerini söyledi. Haber gece yarısı bir anda yayıldı, seher vaktinde hastahâne bağçesi binlerce âşık ile dolu idi.
– devamı var –