-HAYATINDAN KESİTLER-
Hüseyin Hilmi Işık efendi’nin rahmetullahi teala aleyh, sohbetlerinden bazı bölümler:
-67-
Efendim, bir çocuk dünyaya geliyor. Hiçbirşeyden haberi yok. Annesi onu beslemeye, yavaş yavaş büyütmeye başlıyor. Eh biraz palazlanınca, yavaş yavaş kelimeleri öğretmeye başlıyor. Sonra biraz daha büyüyünce, hadi bir adım atıp düşüyor, bir daha derken, oradan oraya koşuyor. Şimdi hadise büyümeyle başladı, sonra bir şeyler öğretmeye başlıyor falan derken, mektebe gönderiyor. Orada yamuk yumuk çizgiler çiziyor. Öğretmeni, maşallah, ne güzel çiziyor, diyor. Efendim bu, çocuğun dünyası için, anne babanın verdiği, bir emektir. Ne kadar yaşar, o da belli değildir. Ama o kadar verimlidir ki, Allahü teala o çocuğun yetişmesi için, yardımcılar verir, şefkat verir, merhamet verir, o ağlamasına, o sızlamasına rağmen, ona ihtimamla bakarlar. İki tane hayat var. Bir, bu dünya var, bir de ahiret var ki o da sonsuz bir hayattır. Mürşid-i kâmil, gerçek hocadır. Nasıl ki, doğan çocuğu annesi babası ihtimamla büyütürse, gerçek bir hoca, eline düşen müslümanı, gerçek bir anne baba gibi ahirete hazırlar. Hatalarını görmez, birden bire herşeyi söylemez, azar azar, sohbetle yetiştire yetiştire, önemli bir seviye kaydeder. Yani daha ziyade, o çocuğun hazırlık safhası gibi bizi hazırlarlar. Ama ondan sonra, içimize düşen o ateşle biz kendimiz abdest almaya, bütün islamiyetin şartlarını ciğerimizden isteyerek, inanarak yerine getirmeye çalışırız. Niçin birçok müftü çocukları, hoca çocukları, bu şekilde dindar olamıyorlar? Çünki daha bu çocuk yeni yeni gelişirken, eline sopayı alıyor. Sevgiden ziyade, korku ile yetiştiriyorlar. Korkunun hiç bir faydası yoktur. Burada biraz korkar, öbür tarafta azar kudurur. O halde, ilmin aslını öğrenmek lazımdır. Bu ilmin de aslı, sevgi muhabbettir. Çünki insan sevdiğini dinler, sevmediğini dinlemez.
-67-
Efendim, bir çocuk dünyaya geliyor. Hiçbirşeyden haberi yok. Annesi onu beslemeye, yavaş yavaş büyütmeye başlıyor. Eh biraz palazlanınca, yavaş yavaş kelimeleri öğretmeye başlıyor. Sonra biraz daha büyüyünce, hadi bir adım atıp düşüyor, bir daha derken, oradan oraya koşuyor. Şimdi hadise büyümeyle başladı, sonra bir şeyler öğretmeye başlıyor falan derken, mektebe gönderiyor. Orada yamuk yumuk çizgiler çiziyor. Öğretmeni, maşallah, ne güzel çiziyor, diyor. Efendim bu, çocuğun dünyası için, anne babanın verdiği, bir emektir. Ne kadar yaşar, o da belli değildir. Ama o kadar verimlidir ki, Allahü teala o çocuğun yetişmesi için, yardımcılar verir, şefkat verir, merhamet verir, o ağlamasına, o sızlamasına rağmen, ona ihtimamla bakarlar. İki tane hayat var. Bir, bu dünya var, bir de ahiret var ki o da sonsuz bir hayattır. Mürşid-i kâmil, gerçek hocadır. Nasıl ki, doğan çocuğu annesi babası ihtimamla büyütürse, gerçek bir hoca, eline düşen müslümanı, gerçek bir anne baba gibi ahirete hazırlar. Hatalarını görmez, birden bire herşeyi söylemez, azar azar, sohbetle yetiştire yetiştire, önemli bir seviye kaydeder. Yani daha ziyade, o çocuğun hazırlık safhası gibi bizi hazırlarlar. Ama ondan sonra, içimize düşen o ateşle biz kendimiz abdest almaya, bütün islamiyetin şartlarını ciğerimizden isteyerek, inanarak yerine getirmeye çalışırız. Niçin birçok müftü çocukları, hoca çocukları, bu şekilde dindar olamıyorlar? Çünki daha bu çocuk yeni yeni gelişirken, eline sopayı alıyor. Sevgiden ziyade, korku ile yetiştiriyorlar. Korkunun hiç bir faydası yoktur. Burada biraz korkar, öbür tarafta azar kudurur. O halde, ilmin aslını öğrenmek lazımdır. Bu ilmin de aslı, sevgi muhabbettir. Çünki insan sevdiğini dinler, sevmediğini dinlemez.
-devamı var-