Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin “kuddise sirruh” zamânında kendisini seven vâliler, kendisi ve fakirlere dağıtması için, altın ve gümüş paralar gönderirlerdi. Muhammed Bâkî-billah hazretleri de bu paraları fakirlere dağıtırdı. Maksaddan ve hakîkatten uzak olan ba’zı zavallılar onu kendileri gibi zannedip dil uzatırlardı. Talebeleri böyle hâdiselere mâni olmak, müdâhele etmek istedikleri zaman, buna mâni olur, yumuşaklık, tatlılık ve güzel vasıflar ile sıfatlanmalarını sağlardı. Talebelerine, sözle, hareketle, kendilerini kusurlu ve küçük görme hâlini ve yapılan cefâlara katlanmayı dâima gösterir ve buna; “Maksada kavuşturucu bir delîl ve irfân yolunun rehberi” derdi. Talebelerinden buna uymayan birşey meydana gelseydi, kırılarak çok nasîhat ederdi.
Hân-ı Hânân ismi ile meşhûr Abdürrahîm Hân onu sevenlerden olup, tam bir muhabbetle bağlı idi. Bâkî-billah hazretlerinin hacca gideceklerini duyunca, yüzbin rub’iyye (o zamânın parası) kendisinin ve talebelerinin yemek ve yol parası olarak gönderdi. “Bu hediyemi, merhamet ederek kabûl etsinler” dedi. Muhammed Bâkî-billah hazretleri bunu duyunca durup; “Bizim gibilerin hacca gitmesi müslümanların altın ve gümüşlerini kendimize sarfetmenin karşılığı olmaz!” deyip, kabûl etmedi ve geri döndü.
Giymede, yemede, oturmada hiçbir şeye özenmez ve heves etmezdi. Şöyle ki: sevmediği ve tabiatının arzu etmediği bir yemeği birkaç gün üst-üste önüne getirseler; “Bir başka yemek getirin” demezdi. Bunun gibi, bir elbise uzun bir zaman üzerinde kalsaydı, “Bir başkasını getirin giyeyim” demezdi.
Bedenen zayıf olup, dâima abdestli olmağa, daha çok ibâdet ve tâat yapmağa uğraşırdı. Yatsı namazından sonra odasına döner bir miktar murâkabe ile meşgûl olur, a’zâlarının zayıflığı galebe gösterince, kalkar abdest alır, iki rek’at namaz kılar, yeniden otururdu. Bedeninde hâlsizlik ve yorgunluk vâki olunca, tekrar abdest alır, gecenin çoğu böyle geçerdi.
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi