KAYYÛM-İ RABBÂNÎ, MUHAMMED MA’SÛM
FÂRÛKÎNİN BİRİNCİ (4. cü) CİLD, 14. cü MEKTÛBU
3
Allahü teâlânın emrlerine yapışmağı, nemâzın ehemmiyyetini bildirmekdedir:
– dünden devam –
İyi biliniz ki, nemâz, dînin direğidir. Nemâz kılan bir insan, dînini doğrultmuş olur. Nemâz kılmayanın, dîni yıkılır. Nemâzları, müstehab zemânlarında ve şartlarına ve edeblerine uygun olarak kılmalıdır. Bunlar, fıkh kitâblarında bildirilmişdir. Nemâzları cemâ’at ile kılmalı ve birinci tekbîri imâm ile birlikde almağa çalışmalıdır ve birinci safda yer bulmalıdır. [Câmi’e geç gelip, birinci safa geçmek için, safları yarmak, cemâ’ate eziyyet vermek harâmdır.] Bunlardan biri yapılmazsa, mâtem tutmalıdır. Kâmil bir müslimân, nemâza durunca, sanki dünyâdan çıkıp âhırete girer. Çünki, dünyâda Allahü teâlâya yaklaşmak, çok az nasîb olur. Eğer nasîb olursa, o da zılle, gölgeye, sûrete yakınlıkdır. Âhıret ise, asla yakınlık yeridir. İşte nemâzda, âhırete girerek, burada nasîb olan devletden hisse alır. Bu dünyâda hasret ve firâk ateşi ile yanan susuzlar, ancak nemâz çeşmesinin hayât suyu ile serinleyip râhat bulur. Büyüklük ve ma’bûdluk sahrâsında şaşırmış kalmış olanlar, nemâz gelininin çadır etekleri altında vuslatın [matlûba kavuşmanın] kokusunu duyarak hayrân olurlar. Allahü teâlânın Peygamberi “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Bir mü’min nemâz kılmağa başlayınca, Cennet kapıları onun için açılır. Rabbi ile onun arasında bulunan perdeler kalkar. Cennetde olan hûru’în onu karşılar. Bu hâl, nemâz bitinceye kadar devâm eder).
– devamı var –
Tam İlmihal Se’âdet-i Ebediyye