KAYYÛM-İ RABBÂNÎ, MUHAMMED MA’SÛM
FÂRÛKÎNİN BİRİNCİ (4. cü) CİLD, 14. cü MEKTÛBU
5
Allahü teâlânın emrlerine yapışmağı, nemâzın ehemmiyyetini bildirmekdedir:
– dünden devam –
[(Dürr-i yektâ şerhi)nde diyor ki, (Kur’ân-ı kerîmin birçok yerinde emr olunan (Salât) kelimesi, hergün beş vaktde, herkesin bildiği şeklde kılınan nemâzdır. Bu salâtin, husûsî hareketleri yapmak ve husûsî şeyleri okumak olduğu, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” tarafından bildirilmiş, kendisi de böyle kılmış olduğunu, Eshâb-ı kirâm, Tâbi’îne, onlar da, Tebe’i tâbi’îne bildirmişler, her asrda bulunan âlimlerin haberleri, tevâtür ile bizlere kadar gelmişdir. [Tevâtür, bir haberin ağızdan ağıza yayılması demekdir. Bu tevâtür haberleri, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâbları ile, bütün dünyâya yayılmışdır.] Tarîkat şeyhi olduğunu söyleyen ba’zı mülhid ve zındıklar, câhil müslimânlara, (Sana nemâzı bağışladım. Artık kılma) yâhud (Allahın ve Peygamberin emr etdiği nemâz, herkesin yapdığı, yatıp kalkmak ve belli şeyleri okumak değildir. Allahın ismini zikr etmek ve Onun büyüklüğünü düşünmek demekdir) derse, nemâzı inkâr ve müslimânları ifsâd etmiş olur… Nemâzı inkâr eden, ya’nî vazîfe olduğuna inanmıyan kâfir olur. İnanıp da, tenbellik ile terk eden (fâsık) olur. Ya’nî büyük günâh işlemiş olur. Kılmağa başlayıncaya kadar habs olunur. Kılmağa başlayınca, kılmadıklarını da kazâ etmesi ve ayrıca tevbe etmesi lâzım olur.) Dürr-i yektânın yazısı temâm oldu. Nemâzın nasıl kılınacağını, kazâ nemâzlarını, bütün din bilgilerini, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından öğrenmeli, sinsi düşmanların ve zındıkların yaldızlı yazılarına ve tatlı sözlerine aldanmamalıdır.