[Emr-i ma’rûf iki sûret ile yapılır: Birincisi, söz, yazı ve her nev’ yayın vâsıtası iledir. Bunu yaparken, bilgi az ise ve şahsa, âdetlere, kanûnlara dikkat ve ri’âyet edilmezse, fitneye sebeb olabilir. İkinci yol, hâl ile, islâmın güzel ahlâkına uyarak, nümûne olmakdır. Herkese tatlı dil, güler yüz göstermek, kimseyi incitmemek, kimsenin malına, ırzına göz dikmemek, kanûnlara uymak, vergilerini, borçlarını ödemek, en te’sîrli, en fâideli nasîhat yapmak olur. Bunun içindir ki, (lisân-ı hâl, lisân-ı kalden entakdır) demişlerdir. Görülüyor ki, islâmın güzel ahlâkına uygun yaşamak, emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yapmanın en güzel yoludur. Mühim bir farzı yapmakdır. İbâdet etmekdir. Tesavvuf, insanı, Rabbine yapdığı ibâdetlerde lâzım olan ihlâsa ve insanlara karşı lâzım olan güzel ahlâka kavuşduran yoldur. İnsana bu yolu Mürşid-i kâmil öğretir. Her ilmin mütehassısları vardır. İnsan, bir ilmi, bunun mütehassısından öğrenir. Tesavvuf ilminin mütehassısı, İnsan-ı kâmildir. Başka ilmlerin mütehassıslarına kâmil denmez.]
Hudâ Rabbim, nebîm hakkâ Muhammeddir Resûlullah,
hem islâm dînidir dînim, kitâbımdır kelâmullah.
Akâidde, ehl-i sünnet oldu mezhebim, hamdolsun,
amelde, Ebû Hanîfe mezhebi, mezhebim vallah.
hem islâm dînidir dînim, kitâbımdır kelâmullah.
Akâidde, ehl-i sünnet oldu mezhebim, hamdolsun,
amelde, Ebû Hanîfe mezhebi, mezhebim vallah.
Dahî zürriyyetiyim Âdem aleyhisselâmın hem,
Halîlin milletiyim, dahî kıblem Kâ’be, Beytullah.
Hep eshâb-ı güzîn, tâbi’în ve müctehidlerin,
nekim var ehl-i sünnet vel-cemâ’at, cümle ehlullah.
Halîlin milletiyim, dahî kıblem Kâ’be, Beytullah.
Hep eshâb-ı güzîn, tâbi’în ve müctehidlerin,
nekim var ehl-i sünnet vel-cemâ’at, cümle ehlullah.