Her müslümân, Ehl-i sünnet i’tikâdını öğrenmelidir.
3-
Ey kıymetli ve bahtiyâr insan! Yetmişüç fırka içinde, Cehennemden kurtulan, yalnız (Ehl-i sünnet vel-cemâ’at) fırkasıdır. Her müslümân, Ehl-i sünnet i’tikâdını öğrenmeli, îmânını buna göre düzeltmelidir. Asrlardan beri dünyâya yayılmış olan müslümânların çoğu, Ehl-i sünnet idi. [Gelmiş olan yüzbinlerle Ehl-i sünnet âlimlerinin, milyonları aşan kitâbları, dünyânın her tarafına, islâmiyyeti yaymış, tanıtdırmışdır. Cehennemden kurtulmak istiyen, bu doğru kitâbları bulup, okuyup i’tikâdını düzeltmelidir.] Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılı olan i’tikâda uymıyan fenâ, bozuk i’tikâdlar, îmânlar, ya’nî bunlara gönül bağlamak, gönlü öldüren bir zehrdir. İnsanı sonsuz ölüme, ebedî azâba götürür. Amelde, ibâdetlerde tenbellik, gevşeklik olursa, afv olunabilir. Ammâ, i’tikâdda gevşek davranmak afv olunmaz. (Şirki, ya’nî küfrü, aslâ afv etmiyeceğim. Diğer bütün günâhları, istediğim kimselerden afv ederim!) meâlindeki âyet-i kerîme meşhûrdur.
Ehl-i sünnet i’tikâdını kısa ve öz olarak bildiriyorum. Buna göre i’tikâdı düzeltmelidir. Hak teâlâdan, yalvararak, bu i’tikâd üzere dâim olmayı istemelidir.
[Herşeyin yokdan var olduğunu, bütün varlıkların yok olduğunu görüyoruz. Bu hâl sonsuzdan böyle gelmiş olamaz. Herşeyi yokdan var eden ve hiç yok olmıyan bir yaratıcı yaratmışdır. Bu yaratıcı, varlığını bildirmek için, Peygamberler ve kitâblar göndermişdir. Peygamberler ve kitâblar, meşhûrdur. İsmleri, dünyânın her yerindeki kütübhânelerde yazılıdır. Meydânda olan şey, inkâr olunamaz. Allahü teâlânın, varlığına inanmamak, meydânda olan şeyi inkâr etmek olur. Allahü teâlânın varlığına ve birliğine inanmamak, günlük hâdiseleri, kitâbda okuyup, inanmamak gibidir. Bu da, akllı bir kimsenin yapacağı birşey değildir.] Biliniz ki, Allahü teâlâ, kadîm olan Zâtı ile vardır. Ondan başka herşey, Onun var etmesi ile var olmuşdur. Onun yaratması ile yoklukdan varlığa gelmişdir. O, sonsuz olarak var idi. Kadîmdir, ezelîdir. Ya’nî hep var idi. Varlığından evvel yokluk olamaz. Ondan başka herşey yok idi. Bunların hepsini, O, sonradan yaratdı. Kadîm ve ezelî olan, bâkî ve ebedî olur. Hâdis ve mahlûk olan, fânî ve muvakkat olur, ya’nî yok olur. Allahü teâlâ birdir. Ya’nî, varlığı lâzım olan, yalnız Odur. İbâdete hakkı olan da, yalnız Odur. Ondan başka herşeyin var olmasına lüzûm yokdur. Olsalar da olur, olmasalar da. Ondan başka hiçbirşey, ibâdet olunmağa lâyık değildir.
-devamı var-