Ebû Amr-ı Bikendî “rahmetullahi aleyh” hazretleri, bir mahalleden geçiyordu. Mahalle halkı, sarhoş bir genci tutmuşlar, kendilerini rahatsız ediyor diye mahalleden dışarı atmaya çalışıyorlardı. Gencin annesi olduğu anlaşılan bir kadın ise ağlıyordu. Ebû Amr, kadıncağıza acıdığı için mahalle halkına ricâda bulunup, kendi hatırı için, bir defâya mahsus olmak üzere genci affetmelerini, tekrar rahatsız etmesi hâlinde, hemen çıkarmalarını istedi. Ebû Amr’ın hatırı için, halk genci serbest bıraktı. Bir zaman sonra, Ebû Amr yine o yerden geçerken, o kadının yine ağladığını gördü. Sebebini sorunca, gencin vefât ettiğini öğrendi. “Peki, hâlinde düzelme olmuş muydu?” diye sordu. Kadın şöyle anlattı: “Vefâtı yaklaştığında beni yanına çağırdı ve; “Öldüğüm zaman, ölüm haberimi kimseye duyurma. Onları rahatsız etmiştim. Cenâzeme gelmedikleri gibi, bana da lânet ederler. Ben yaptıklarıma pişman oldum. Çok göz yaşı döktüm. İnşâallah Rabbim beni affeder. Sen de benim için Allahü teâlâya duâ et. Beni kabre defnederken, senden başka kimse bulunmasın. Defin işi bittikten sonra da, beni affetmesi ve hesâbımın kolay geçmesi için Allahü teâlâya duâ et. Zîrâ, ana duâsı kabûl olunur.” dedi ve biraz sonra vefât etti. Ben vasıyyetini aynen yerine getirdim. Kabrin başından ayrılacağım sırada, kabirden oğlumun sesini işittim. “Anneciğim! Eve dönebilirsin. Rahat ol. Benim için üzülme. Artık ben, kerem sâhibi olan Allahü teâlâya kavuştum.” diyordu.”