Şam’da kabri bulunan evliyadan Ebû Süleymân Dârânî “rahmetullahi aleyh” hazretleri buyurdu ki:
“Başa gelen her şeye râzı olmak hâline kavuşanlar, irfan sâhipleri, âriflerdir. Allahü teâlâ önce gelen peygamberlerden birine vahy ederek bildirdi ki: Cebrâil aleyhisselâm yeryüzüne indiğinde ibâdet ile meşgûl olan bir kimseyi gördü. Hoşuna gittiği için; “Yâ Rabbî! Bu kimse ne iyi.” dedi. Allahü teâlâ da; “Ey Cibrîl! Levh-i mahfûza bak.” buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm Levh-i mahfûzda o kimsenin Cehennemlikler arasında yazılı olduğunu gördü. Allahü teâlâya; “Yâ Rabbî! Bu işin hikmeti nedir?” diye sordu. Allahü teâlâ; “Ben yaptığım işlerden kimseye karşı sorumlu değilim. Hiç kimse kullarım hakkındaki ilmime akıl erdiremez.” buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm; “Yâ Rabbî! İzin verirsen o kimseye gidip durumu bildireyim.” dedi. İzin verilince, o kimsenin yanına gitti ve; “Senin yaptığın ibâdetleri Allahü teâlâ kabûl etmedi. Levh-i mahfûzda senin Cehennem ehli arasında olduğunu gördüm.” deyince, o kimse düşüp bayıldı. Cebrâil aleyhisselâm onun ayılmasını bekledi. Ayılınca şöyle mırıldanıyordu: “Ey benim Allah’ım! Sana hamd ederim. Bütün hamd eden kulların sana nasıl hamd ediyorsa ben de öyle hamd ederim.” Sonra Cebrâil aleyhisselâma dönerek; “O bizim Rabbimizdir. Bütün ilmî kudretinin kemâli, rahmeti ve şefkati ile benim hakkımda öyle uygun görmüş. O’na yine hamd ederim. O beni benden daha iyi bilir.” dedi ve secdeye kapandı. Secdede Cenâb-ı Hakk’ı tesbih etmeye başladı. Bu durumu Cebrâil aleyhisselâm Allahü teâlâya arz edip o şahıs hakkında üzüldüğünü bildirdi. Cebrâil aleyhisselâma, Allahü teâlâ tarafından tekrar Levh-i mahfûza bakması bildirildi. Bu defâ Levh-i mahfûzda o kimsenin Cennetlik olduğu yazılıydı. Cebrâil aleyhisselâm, Cenâb-ı Hak’tan hikmetini suâl ettiğinde; “Kullarım işlerime akıl erdiremezler.” buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm bu durumu yine bildirmek istedi ve izin verildi. O zâtın yanına gidip; “Müjdeler olsun sana! Yerin Cennet oldu.” dedi. O kimse bu sözlere hiç şaşmadı ve eski hâlini hiç bozmadı. Eskisi gibi yine hamd ve Cenâb-ı Hak’ı tesbih etmeye devâm etti.