Şeddâd ibnü-l Hâd (radıyallahü anh) anlatır:
Resulullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gazaya giderken, bir bedevi yanına geldi, iman etti ve ona tabi oldu. Sonra Resulullah Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sizinle birlikte cihad etmek istiyorum!” dedi. Kahramanca çarpıştı. Resulullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu cihaddan ele geçen ganimeti, gazaya katılanlar arasında taksim etti. Bir miktar ganimeti de bu bedevi için ayırdı.
Bedevi: “Bu nedir, Yâ Resulallah?” Diye sordu.
Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): “Senin için ayırdım” buyurdu.
Bedevi: “Yâ Resulallah! Ben sana dünya malı için iman edip tabi olmadım. Cennete gideyim diye tâbi oldum. Ben canımı senin yoluna koydum, seninle cihad ederken şu boğazıma bir ok atılıp saplansın ve öylece ölüp Cennete gideyim!” dedi.
Bunu üzerine Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): “Eğer Allah’a karşı bu niyetinde samimi isen, O seni yalancı çıkarmaz” buyurdu.
Bir müddet sonra tekrar gazaya gidildi. O zat da katıldı. Savaştan sonra, boğazına bir ok saplanmış bir şehid Resulullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına getirildi. Onu görünce: “Bu o kimse midir?” diye sordular. Eshab-ı kiram; “Evet” dediler. Resulullah Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah’a karşı niyetinde samimi oldu, Allahü teala da onu haklı çıkardı!” buyurdular. Sonra onu kendi cüppesiyle kefenleyip cenaze namazını kıldılar.