ŞEREFÜDDÎN MÜNÎRÎNİN
“rahime-hullahü teâlâ” MEKTÛBU:
(Sebeblere Yapışmak Lâzımdır)
4
Hindistânda yetişmiş olan islâm âlimlerinin büyüklerinden Şerefüddîn Ahmed bin Yahyâ Münîrî “rahmetullahi aleyh”, fârisî (Mektûbât) kitâbının onsekizinci mektûbunda buyuruyor ki:
– dünden devam –
Bozuk düşünenlerin dördüncü kısmına gelince, bunlar kendilerini aldatmakdadırlar. (Herşey ezelde takdîr edilmişdir. Çocuk dünyâya gelmeden önce, (Sa’îd) veyâ (Şakî) olduğu bellidir. Bu, sonradan değişmez. Bunun için, ibâdet yapmanın fâidesi yokdur) derler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, kazâ ve kaderin değişmiyeceğini, herşeyin ezelde takdîr edilmiş olduğunu anlatınca, Eshâb-ı kirâm da, böyle söylemişlerdi. (Ezeldeki takdîre güvenelim. İbâdet yapmıyalım) demişlerdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bunlara karşı, (İbâdet yapınız! Herkese ezelde takdîr edilmiş olan şeyi yapmak kolay olur) buyurdu. Ya’nî, Allahü teâlânın ezelde sa’îd olarak bildiği kimse, dünyâda sa’îdlerin işlerini yapar. Bundan anlaşılıyor ki, ezelde sa’îd denilenlerin ibâdet yapmaları ve şakî denilenlerin ısyân etmeleri, sağlam yaşamaları ezelde takdîr edilmiş olanların gıdâ ve ilâc almalarına ve hastalanmaları, ölmeleri takdîr edilmiş olanların da, gıdâ ve ilâc almamalarına benzemekdedir. Açlıkdan, hastalıkdan ölmesi ezelde takdîr edilmiş olana, gıdâ ve ilâc almak nasîb olmaz. Zengin olması ezelde takdîr edilmiş olana, kazanc yolları açılır. Doğuda ölmesi takdîr edilmiş olana, batıya giden yollar kapanır. İşitdiğimize göre, Azrâîl aleyhisselâm, Süleymân aleyhisselâmın yanına gelince, oturanlardan birine dikkat ile bakdı. Bu kimse, meleğin böyle sert bakışından korkdu. Azrâîl aleyhisselâm gidince, Süleymân aleyhisselâma yalvarıp, rüzgâra emr etmesini, rüzgârın kendisini garb memleketlerinden birine götürüp, Azrâîl aleyhisselâmdan kurtulmasını istedi. Azrâîl aleyhisselâm tekrâr gelince, Süleymân aleyhisselâm, o adamın yüzüne niçin sert bakdığını sordu. Azrâîl aleyhisselâm, (Bir sâat sonra, garbdaki şehrlerden birinde, o kimsenin canını almak için emr olunmuşdum. Onu senin yanında görünce, hayretimden dikkat ile bakdım. Emre uyup garba gidince, onu orada görüp canını aldım) dedi. [Bu kıssa, Celâlüddîn-i Rûmînin “rahime-hullahü teâlâ”[1] (Mesnevî)sinde uzun yazılıdır.] Görülüyor ki, ezeldeki takdîr, bir emr değil, bir ilmdir…
– devamı var –