Ubeydüllah-i Ahrâr “rahmetullahi aleyh” hazretleri buyurdu ki;
Söz söylemek, dilin gönülle, gönlün de Hak ile olduğu zamân makbûldür.
Seyyidlerin bulunduğu bir memlekette ben oturamam. Zîrâ, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” bağlı bir nesepten gelmenin şerefini taşıyanlara, lâyık oldukları tâzimi gösterememekten korkuyorum.
Bizim yolumuzda, el helâl kârda, gönül ise hakîkî yârdadır.
Himmet etmek; Allahü teâlâ’nın isimleri ile münâsebeti olan bir zâtın, kalbinde yalnız bir işin yapılmasını bulundurması demektir. Bu şeye teveccüh eder. Kalbine bundan başka hiçbir şey getirmez. Yalnız, o işin yapılmasını ister. Allahü teâlâ da o işi yaratır. Allahü teâlâ’nın âdeti böyledir. Kâfirlerin himmet ettikleri şeylerin de hâsıl oldukları görülmüştür. Allahü teâlâ, bana bu kuvveti ihsân etmiştir. Fakat, bu makâmda edep lâzımdır. Edep de, kulun kendisini Allahü teâlâ’nın irâdesine tâbi’ etmesidir. Kendi irâdesine tâbi’ olmamak, Allahü teâlâ’nın takdîrini beklemek lâzımdır.
Seyyidlerin bulunduğu bir memlekette ben oturamam. Zîrâ, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” bağlı bir nesepten gelmenin şerefini taşıyanlara, lâyık oldukları tâzimi gösterememekten korkuyorum.
Bizim yolumuzda, el helâl kârda, gönül ise hakîkî yârdadır.
Himmet etmek; Allahü teâlâ’nın isimleri ile münâsebeti olan bir zâtın, kalbinde yalnız bir işin yapılmasını bulundurması demektir. Bu şeye teveccüh eder. Kalbine bundan başka hiçbir şey getirmez. Yalnız, o işin yapılmasını ister. Allahü teâlâ da o işi yaratır. Allahü teâlâ’nın âdeti böyledir. Kâfirlerin himmet ettikleri şeylerin de hâsıl oldukları görülmüştür. Allahü teâlâ, bana bu kuvveti ihsân etmiştir. Fakat, bu makâmda edep lâzımdır. Edep de, kulun kendisini Allahü teâlâ’nın irâdesine tâbi’ etmesidir. Kendi irâdesine tâbi’ olmamak, Allahü teâlâ’nın takdîrini beklemek lâzımdır.