Ahmet Mekkî Efendi hazretleri “rahmetullahi teâlâ aleyh”, buyurdu ki:
Allahü teâlâ, hepimizi Muhammed Mustafâ’nın “aleyhisselâtü vesselâm” parlak olan yolunda yürümekle şereflendirsin.
Bu dünyâ, imtihan yeridir. Dünyânın görünüşü, yalancı yaldızlarla süslüdür. Dünya, kötü kadına benzer. Görünüşü tatlıdır. Tâze, güzel, körpe sanılır. Fakat aslında, güzel koku sürülmüş bir ölü, sanki bir leş, böcekler, akrepler dolu bir çöplük, su gibi görünen bir serâp, zehirlenmiş şeker gibidir. Ona tutulan akılsızdır, büyülenmiştir. Âşıkları delidir, aldatılmıştır. Onun görünüşüne aldanan, sonsuz felâkete düşer. Tadına, güzelliğine bakan nihâyetsiz pişmanlık çeker.
Dünyâ, kulu Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeyler demektir. Kadın, çocuk, mal, rütbe, mevkî düşüncesi, Allahü teâlâyı unutturacak kadar aşırı olursa, dünyâ olur. Çalgılar, oyunlar, faydasız, boş şeylerle vakit geçirmek, hep dünyâdır. Kötü arkadaş, kötü filimler, zararlı mecmua ve romanlar, velhâsıl insanı yoldan çıkaran bütün neşir vasıtaları, bunun için hep dünyâ demektir.
Dünyâ, kulu Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeyler demektir. Kadın, çocuk, mal, rütbe, mevkî düşüncesi, Allahü teâlâyı unutturacak kadar aşırı olursa, dünyâ olur. Çalgılar, oyunlar, faydasız, boş şeylerle vakit geçirmek, hep dünyâdır. Kötü arkadaş, kötü filimler, zararlı mecmua ve romanlar, velhâsıl insanı yoldan çıkaran bütün neşir vasıtaları, bunun için hep dünyâ demektir.
Kardeşlerim, âhirette bize “Ne yaptın?” veya “Nasıl yaptın?” değil, “Niçin yaptın?” diye sorulacak. Yâni bir işi, ne niyetle yapıyoruz? İnsanlar görsün, beğensin diye mi, yoksa Allah emrettiği için mi? İşte bunu soracaklar bize âhirette. Eğer insanlar için yapmışsa, onun işi insanlara bırakılacak. Yâni“Mâdem insanlar için yaptın. Öyleyse karşılığını git o insanlardan iste!” denecek o kimseye. Ama “Allah için”yapmışsa, amelinin karşılığını mutlaka görecek ve “Cennet nîmetleri”ne kavuşacaktır âhirette.