Hüccet-ül-islâm İmâm-ı Gazâlî hazretleri “rahmetullahi aleyh” buyurdu ki;
Allahü teâlânın yolunda yürümek istiyen bir kimseye, evvelâ Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” bildirdiklerine uygun, temiz bir i’tikâd ve îmân lâzımdır. Bundan sonra, tevbe-i nasûh, ya’nî dahâ işlememek üzere, günâhlara tevbe etmek, üçüncüsü, herkes ile halâllaşmak, üzerinde hiçbir mahlûkun hakkı kalmamak, dördüncüsü, Allahü teâlânın emrlerini yapacak kadar, islâmiyyeti öğrenmekdir. İslâmiyyeti bundan fazla öğrenmek, herkese vâcib değildir. Diğer ilmleri lüzûmu kadar okumalıdır. Bu lüzûm, herkesin san’atına, mesleğine, ihtisâsına göre değişir.
Hikâye:
Şiblî hazretleri “rahmetullahi aleyh” [247-334 Bağdâdda] diyor ki,
Dörtyüz hocadan ders okudum. Bunlardan dörtbin hadîs-i şerîf öğrendim. Bütün bu hadîslerden bir dânesini seçip kendimi ona uydurdum, diğerlerini bırakdım. Çünki, kurtuluşu ve se’âdet-i ebediyyeye kavuşmağı bunda buldum ve bütün nasîhatleri hep bunun içinde gördüm. Seçdiğim hadîs-i şerîf şudur:
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” bir Sahâbîye buyuruyor ki:
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” bir Sahâbîye buyuruyor ki:
(Dünyâ için, dünyâda kalacağın kadar çalış! Âhıret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtâc olduğun kadar itâ’at et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günâh işle!).
Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, sana lüzûmundan dahâ çok ilm lâzım değildir. Çünki, ilmi çok öğrenmek farz-ı kifâyedir. Farz-ı ayn değildir. Bu işi, başkaları yaparak senin yükünü almışlardır.