Bu yolun büyükleri sünnet-i seniyyeye yapışmışlar ve bid’atlerden sakınmışlardır. Bunun için, sünnete yapışmak nasîb olup da, ellerine birşeyler geçmezse üzülmezler, sevinirler…
Bu yol, Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” yoludur. Çünki, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” dahâ ilk sohbetinde öyle şeyler kazanmışlardır ki, ümmet arasındaki Velîlerin, bunlara, en sonda kavuşdukları bilinmemekdedir… Sohbetin fazîleti, bütün fazîletlerin ve kemâllerin üstündedir. Çünki, onların îmânları, görerek kuvvetlenmişdir. Bu ni’met, başkalarına nasîb olmamışdır. Fârisî mısra’ tercemesi:
İşitmek, görmek gibi olabilir mi?
Bunun içindir ki, bunların bir avuç arpa sadaka vermekle kazandıkları dereceler, başkalarının dağ kadar altın vererek kazandıkları dereceden katkat dahâ yüksekdir. Eshâb-ı kirâmın hepsinin yüksekliği böyledir “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Hepsini büyük bilmemiz lâzımdır. Hepsine iyi gözle bakmalı, hepsini sevmeli, övmeliyiz. Çünki, Eshâb-ı kirâmın hepsi âdildir. İslâmiyyeti bildirmekde, hepsi ortakdır. Birinin bildirdiği, ötekinin bildirdiğinden dahâ kıymetli değildir. Kur’ân-ı kerîmi onlar topladı. Âyet-i kerîmeler, herbirinin adâletine güvenerek, hepsinden, birer ikişer alınarak, bir araya getirildi. Bir kimse, Eshâb-ı kirâmdan birini kötülerse, bu sözü Kur’ân-ı kerîme dokunur. Çünki, birkaç âyet-i kerîme, ondan alınmış olabilir.