Bir gün Peygamber efendimiz buyurdu ki:
– Yâ Âişe, kurbanın etini ne yaptın?
– Ya Resûlallah, dağıttım, sadece iki kürek bize kaldı.
– Yâ Âişe, demek ki, iki kürek hariç hepsi bize kaldı.
Hocasını çok seven zengin bir tüccar, muhtaçlara yardım etmenin daha tam şuurunda değilmiş. Hocası bu durumdan kurtulması için demiş ki:
– Çok cimri gördüm, ama senin gibisini görmedim.
Talebe şaşırır, rengi solar:
– Ne yaptım efendim?
– Bak, yüce Allah seni ne güzel yaratmış. Senin gibi binlerce insan şu an hastanelerde, acı içindedir. Sen, ne hastanedesin, ne de hapishanedesin. Gözün, kulağın, her uzvun yerli yerinde. Bunları sana kim verdi?
– Elbette Allahü teâlâ verdi efendim.
– Peki, seni yoktan var eden, çok çeşitli nimetler ihsan eden Allahü teâlâya ne verdin?
– Allahü teâlâya ne verilir ki efendim?
– Rabbimiz ahirette, bir kulla şöyle konuşur:
– Ben açtım, bana ekmek vermedin, beni doyurmadın!
– Yâ Rabbi seni nasıl doyurabilirdim?
– Fakirleri doyursaydın, beni doyurmuş olacaktın.
– Ben hastaydım, beni ziyaret etmedin!
– Yâ Rabbi, seni nasıl ziyaret edebilirdim?
– Hasta kullarımı ziyaret etseydin, benim rızamı orada bulacaktın!
Sen onun kullarına bir şey vermezsen, ahirete nasıl gideceksin, onun huzuruna ne yüzle çıkacaksın? O sana her şeyi verdi, sen ise, bütün bu lütuflarına karşı elini sıkıyor, Allaha vermemekte ısrarlısın. İnsanların bidat ve küfür içinde yüzdükleri bir zamanda, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından kaç tane alıp dağıttın veya dağıtılmasına vesile oldun?