– dünden devam –
Babür Şah, bir zooloji ve botanik bilginidir. Aynı zamanda da bir bahçe mimarıdır. Afganistanda ve Hindistanda ziraat ve hayvancılığı organize etmiş ve güçlendirmiştir.
Babür Şah, edib ve şairdir. Hatıralarını kendi yazıp, Babürname ismi ile yayınlamış, şiirlerini Divanında toplamıştır. Babür Şah, bir filoloji bilginidir. Türkçeden başka, Arabça, Farsça, Moğolca, Peştuca ve Urdu dillerini konuşur ve yazardı.
Babür Şah, aynı zamanda; bir İslam âlimidir. Hanefi fıkhı üzerine kitaplar yazmış, yaşadığı asrın en büyük İslam âlimi ve manevi kutbu olan; Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerinin; Risale-i Validiyyesini, şiir olarak Türkçeye terceme etmiştir. Afganistanda ve Hindistanda yaşamış olan Evliya-i kiramın, kabirlerini ziyaret etmiş ve çoğunun üzerine türbeler yapdırmıştır. Bunlardan manen ve ruhen çok istifade etmiştir.
Babür Şah, sosyolog ve hatibdir. Değişik dilleri ve lehçeleri konuşmuş ve yazmış, geniş halk kitlelerine hususi kendi dilleriyle hitab ederek; onları kendisine ve devletine bağlamasını bilmiştir. Babür Şah, hattatdır. Hatt-ı Babüri isminde, yeni bir yazı stili geliştirmiştir. 1528 yılında, Hindistanın Ayodhya şehrinde, Babür Şah’ın kendi adına yaptırdığı cami; 6 Aralık 1992 tarihinde, fanatik Hintliler tarafından yıkılmıştır. Bu olay, Türk İslam dünyasında infiale sebeb olmuştur.
Babür Şah, 1530 yılında, Kuzey Hindistan’da; Agra şehrinde, 48 yaşında vefat etmiştir. Türbesi Afganistan’ın başşehri Kabil’dedir.
Selçuklu ve Osmanlı olarak, bin senedir Ortadoğu ve Anadoluda yaşayan biz Türklerle, Gazneliler ve Babürlü olarak yine bin senedir Hint kıtasında yaşayan Pakistanlı, Bangladeşli ve Hindistanlı Müslümanlar, birbirlerini, Orta Asya kökenli, aynı din ve aynı soydan Müslüman Türk oldukları için çok severler. Türk istiklal harbinde de çok yardım etmişlerdir. Türkiye ve Pakistan kardeşliğinin temelinde yatan gerçek budur.
Gazneli Mahmud, Babür Şah ve torunlarından Muhammed Evrengzib Alemgir Şah; tıpkı Fatih, Yavuz ve Kanuni Sultan Süleyman Han gibi Orta ve Yeni Çağa damgasını vurmuş; insanlığı adalete ve seadete kavuşturmuş; tarihe ve medeniyete yön veren; manevi sultanlar ve cihangir gazilerdir.
Geniş; zamana ve mekâna hükmeden büyük tarihimizi; eşsiz medeniyetimizi ve bunların kurucusu iki cihan sultanı dâhilerimizi; doğru olarak tanımamız ve gelecek kuşaklara tanıtmamız; sağlam temeller üzerinde yükselecek yeni Türk asrına geçişimizi kolaylaştıracak; mazlum insanlığı şefkat ve adaletle kucaklayacak; Müslüman Türk hâkimiyetini hızlandıracaktır.
15 asır evvel Allahü tealanın en büyük ihsanı olarak, Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama gönderdiği ve asırlarca insanlığa adalet, seadet ve huzur sunan; yaratılana Yaratan’dan ötürü, şefkat ve merhametle bakan; insan hak ve hürriyetleri başta olmak üzere; ölü-diri, canlı-cansız, bütün varlıklara karşı; insanlığa sorumluluklar yükleyen; ÜSTÜN ve EŞSİZ BİR MEDENİYETİN mensuplarıyız. Elhamdülillah.
Asr-ı Seadette; Eshab-ı kiramın, Tabiin, Tebe-i Tabiin ve Eimme-i müçtehidinin; bütün arzdaki eşsiz fütuhatlarıyla; Karahanlı, Gazneli, Timurlu, Babürlü, Selçuklu ve Osmanlı ile devam eden, İLAHİ EN ÜSTÜN MEDENİYETİN SAHİPLERİYİZ. Hepsinin gayesi, yeryüzünde i’lâ-yı kelimetullah ve İslamı tebliğ idi. Bunun için, fetihler yaptılar. Asırları ve çağları aşan bir medeniyetin mi’marları oldular. ONLAR, DÂHİ, KAMİL ve REHBER İNSANLARDI.
Büyüklerimiz ve atalarımız, Allahü tealanın bütün kainata, en büyük ihsanları olarak gönderdiği; KUR’AN-I AZİMÜŞŞANIN SONSUZ AYDINLIĞI, RESULULLAHIN SONSUZ REHBERLİĞİ ile, tarihin en büyük zaferlerini kazandılar. Maddi ve ma’nevi bütün emanet ve miraslarını bize kadar getirip, teslim ettiler. Tüm insanlığa, bugüne kadar en şerefli ve en büyük, paha biçilmez hizmetleri yaptılar.
İnsanlığı, çağlar boyu huzura kavuşturan “MUKADDES DEĞERLERİMİZ”i yeniden ve tam olarak ortaya çıkartmak; vesikalarımızı, bütün dünya dillerine çevirerek; bu sonsuz ve ma’nevi hazinelerimizi, tüm insanlıkla paylaşmak, emri maruf yapmak, hepimizin vazifesi; yeryüzüne 12 asır hakim olan bütün büyüklerimizi tam tanıyalım, o büyüklerin izinde yürüyerek İslamı ve hakikati yaşayalım ve yaşatalım.
Allahü teala o büyüklere rahmet eylesin. Bizleri de, o büyüklerin şefaatine nail eylesin. Amin!
Fahrettin Tacar
Fahrettin Tacar Eğitim Vakfı Başkanı