KIZIN DİRİLMESİ
“Peygamber Efendimiz” Kureyşten birisini,
Görüp, teklîf eyledi îmâna gelmesini.
Görüp, teklîf eyledi îmâna gelmesini.
O dedi ki: (Müslümân bir komşum var ki benim,
Kızı vefât etti ve ben onu çok severdim.
Kızı vefât etti ve ben onu çok severdim.
Sen o kızı diriltir, çıkarırsan mezârdan,
Senin nübüvvetine inanırım o zaman.)
Senin nübüvvetine inanırım o zaman.)
Peygamber Efendimiz, o kimseyle berâber,
Vefât eden o kızın mezârına geldiler.
Vefât eden o kızın mezârına geldiler.
O Server, ismi ile kızı çağırdığında,
Kız dirilip, mezârdan çıkıverdi ânında.
Kız dirilip, mezârdan çıkıverdi ânında.
Resûlullah, o kıza sordu ki: (Sen, tekrardan,
Bu dünyâya dönmeyi ister misin oradan?)
Bu dünyâya dönmeyi ister misin oradan?)
Dedi: (Yâ Resûlallah, hayır, hiç arzû etmem.
Çünkü baba evimden daha râhat bu âlem.
Çünkü baba evimden daha râhat bu âlem.
Zîrâ ben öldüğümde, anladım ki pek kat’î,
Mü’minin, dünyâsından iyidir âhireti.)
Mü’minin, dünyâsından iyidir âhireti.)
Adam, bu mûcizeyi gördü hayret ederek.
Derhâl müslümân oldu şehâdet getirerek.
Derhâl müslümân oldu şehâdet getirerek.
“Câbir bin Abdullah” da, bir koyun kesip yine,
Allah’ın Resûlünü dâvet etti evine.
Allah’ın Resûlünü dâvet etti evine.
Resûlullah, bir kısım eshâbiyle geldiler.
(Yiyin, kemiklerini hiç kırmayın) dediler.
(Yiyin, kemiklerini hiç kırmayın) dediler.
Bu emir üzerine “Câbir bin Abdullah” da,
Kemikleri, bir yere biriktirdi sofrada.
Kemikleri, bir yere biriktirdi sofrada.
Mübârek ellerini daha sonra o Server,
Kemikler üzerine koyup duâ ettiler.
Kemikler üzerine koyup duâ ettiler.
O Resûl’ün yaptığı duâ bereketiyle,
Dirilip kalktı koyun Allah’ın kudretiyle.
Dirilip kalktı koyun Allah’ın kudretiyle.
İki gözü görmiyen bir ihtiyârı da yine,
Tutarak getirdiler Allah’ın Habîbine.
Tutarak getirdiler Allah’ın Habîbine.
Mübârek ellerini, bir defâcık o Server,
O kimsenin görmiyen gözlerine sürdüler.
O kimsenin görmiyen gözlerine sürdüler.
O seksenlik ihtiyâr, bir anda görür oldu.
Hem öyle ki, iğneye iplik geçiriyordu.
Hem öyle ki, iğneye iplik geçiriyordu.
Yine bir müslümân da, diyor ki: (Ben çocuktum.
Kaynar su dökülerek yanmış idi vücûdum.
Kaynar su dökülerek yanmış idi vücûdum.
Babam bunu görünce, hiç vakit geçirmeden,
Resûl’ün huzûruna götürdü beni hemen.
Resûl’ün huzûruna götürdü beni hemen.
İki cihân Server’i, ellerini hafifçe,
Yanık olan yerlere dokundurdu sâdece.
Yanık olan yerlere dokundurdu sâdece.
Sonra da şifâ için, bana duâ buyurdu.
Baktım ki o yanıklar, bir anda iyi oldu.)
Baktım ki o yanıklar, bir anda iyi oldu.)
Yine “Ebû Tâlib”le, o Sevgili Peygamber,
Deve ile bir çölde gidiyordu berâber.
Deve ile bir çölde gidiyordu berâber.
Amcası Ebû Tâlib, (Çok susadım) deyince,
Peygamber Efendimiz, yere indi hemence.
Peygamber Efendimiz, yere indi hemence.
Mübârek ökçesiyle vurur vurmaz toprağa,
O anda “Serin bir su” başladı fışkırmaya.
O anda “Serin bir su” başladı fışkırmaya.