RESÛLULLAH’IN ŞEFÂATİ -1
Mahşerin sıkıntısı olunca gâyet çetin,
Şefâatçi ararlar, halk bundan halâs için.
Şefâatçi ararlar, halk bundan halâs için.
Önce “Âdem Nebî”nin varırlar huzûruna.
Bu sıkıntılarını söylerler önce ona.
Bu sıkıntılarını söylerler önce ona.
Derler ki: (Ey babamız ve ey hazreti Âdem!
Sen Allah’ın Resûlü, azîz ve şerîfsin hem.
Sen Allah’ın Resûlü, azîz ve şerîfsin hem.
Hâlimiz pek fenâdır, şefâat et ki bize,
Buyursun Hak teâlâ ne hüküm verir ise.
Buyursun Hak teâlâ ne hüküm verir ise.
Artık hesâbımıza başlasın ki Rabbimiz,
Zîrâ bu sıkıntıya kalmadı tâkatimiz.)
Zîrâ bu sıkıntıya kalmadı tâkatimiz.)
Âdem aleyhisselâm, özür beyan ederek,
“Nûh aleyhisselâm”a buyurur onları sevk.
“Nûh aleyhisselâm”a buyurur onları sevk.
“Bin sene” müşâvere ederek, sonra onlar,
Nûh aleyhisselâm’ın huzûruna varırlar.
Nûh aleyhisselâm’ın huzûruna varırlar.
O da, lâyık görmeyip şefâate kendini,
“İbrâhim Peygamber”e söyler gitmelerini.
“İbrâhim Peygamber”e söyler gitmelerini.
Onlar, yine “bin sene” ederek müşâvere,
Giderler bu sefer de İbrâhim Peygambere.
Giderler bu sefer de İbrâhim Peygambere.
O da özür dileyip, geri çeker kendini.
Ve “Mûsâ Peygamber”e söyler gitmelerini.
Ve “Mûsâ Peygamber”e söyler gitmelerini.
O da özür dileyip, onlara der ki hemen:
(Talep edin siz bunu, gidip Îsâ Nebî’den.)
(Talep edin siz bunu, gidip Îsâ Nebî’den.)
Ona gidip derler ki: (Yâ Îsa, bize acı!
Bu hâlden halâs için, sen ol bize aracı.)
Bu hâlden halâs için, sen ol bize aracı.)
O da özür dileyip, buyurur ki onlara:
(Gidin siz bunun için “Hâtem-ül enbiyâ”ya.
(Gidin siz bunun için “Hâtem-ül enbiyâ”ya.
Çünkü Peygamberlerin Odur en şereflisi.
Odur Hak teâlânın en kıymetli Nebîsi.
Odur Hak teâlânın en kıymetli Nebîsi.
Hep Onun hürmetine var oldu bu kâinât.
Siz şimdi gidip Ondan talep edin şefâat.)
Siz şimdi gidip Ondan talep edin şefâat.)
Onlar bunu duyunca, pek fazla sevinirler.
Hemen “Resûlullah”ın minberine gelirler.
Hemen “Resûlullah”ın minberine gelirler.
Derler ki: (Elbette sen, Habîbisin Allah’ın.
Habîb, en iyisidir bütün vâsıtaların.
Habîb, en iyisidir bütün vâsıtaların.
Biz, “hazreti Âdem”e gittikse de ilk kere,
O, havâle eyledi bizi “Nuh Peygamber”e.
O, havâle eyledi bizi “Nuh Peygamber”e.
Ona gidip arz ettik, bu fenâ hâlimizi.
“İbrâhim Peygamber”e gönderdi O da bizi.
“İbrâhim Peygamber”e gönderdi O da bizi.
Ona gidip söyledik derdimizi bu defâ,
O da gönderdi bizi, “Mûsâ Kelîmullah”a.
O da gönderdi bizi, “Mûsâ Kelîmullah”a.
Ona dahî giderek arz edince nihâyet,
Dedi: “Îsâ Nebî’den isteyin yardım, medet”.
Dedi: “Îsâ Nebî’den isteyin yardım, medet”.
En son Ona gittik ki, şefâat etsin bize,
Lâkin O da gönderdi bizi Hazretinize.
Lâkin O da gönderdi bizi Hazretinize.
Kalmadı senden başka bir kimsemiz gidecek.
Merhamet et ki bize, hâlimiz fecîdir pek.
Merhamet et ki bize, hâlimiz fecîdir pek.
Dayanılmaz hâl aldı artık bu azâbımız.
Sen şefâat eyle ki, başlasın hesâbımız.)
Sen şefâat eyle ki, başlasın hesâbımız.)