O BENİM OLSUN MU?
Sahâbe-i kirâmdan “Huzeyme” hazretleri,
Diyor ki: Gördüm bir gün hazret-i Peygamberi.
Buyurdu: (Yâ Huzeyme, bir rüyâ gördüm ki ben,
Eshâbım “Buheyrâ“yı fethetmişti tamâmen.
Ve hattâ kumandanın kızı “Nesîmâ“yı da,
Esîr almışlar idi eshâbım o esnâda.
Beyaz deveye binmiş, şöyleydi kıyâfeti.
Hak teâlâ ilerde, nasîb eder bu fethi.)
Resûlullahtan böyle bir müjde işitince,
Huzeyme hazretleri suâl etti şöylece:
(Ben dahî o gazâda hazır bulunur isem,
Buyurduğunuz hâtun, olsun mu benim kölem?)
Resûlullah cevâben buyurdular ki: (Evet.
Nesîmâ, harpten sonra verilsin sana elbet.)
Bu hâdiseden sonra, yıllar geçti aradan.
Hattâ Peygamberimiz, göç etti bu dünyâdan.
Hazret-i “Ebû Bekr”in devrinde, bir gün yine,
Çıktı islâm ordusu, “Buheyrâ“nın fethine.
“Hâlid bin Velîd” idi bu orduya kumandân.
Hazret-i “Huzeyme” de orduda vardı o an.
Kendisi anlatır ki: Nihâyet bitti sefer.
Allah’ın yardımıyla fetih oldu müyesser.
Ben, esîrler içinde bir “Kadın“ı görünce,
Seneler öncesini hâtırladım hemence.
Zîrâ bir va’di vardı, bana Resûlullah’ın.
Düşündüm: “Budur işte, buyurulan o kadın“.
O günü hatırlayıp, bir hayli duygulandım.
Ve Peygamberimizi düşünüp çok ağladım.
Ve hemen “Nesîmâ“yı indirip o deveden,
Başkumandân Hâlid’in yanına vardım hemen.
Söyleyip kendisine, Resûl’ün o sözünü,
Dedim: (Bana vermişti Nesîmâ’yı o günü.)
Bana, (Şâhidin var mı?) diye suâl edince,
Sahâbeden üç kişi, şâhid oldu hemence.
O zaman tasdîk edip, anlattığım vak’ayı,
Bana teslim eyledi hemence “Nesîmâ“yı.
Bir gün de, bir kaç kişi, bir koyun sürüsüyle,
Bir şey arz etmek için, geldiler o Resûl’e.
Dediler: (Çok fazladır bizim koyunlarımız.
Başkalarınınkiyle karışır bunlar yalnız.
Karışmaması için, başka bir sürü ile,
Ne tedbîr almamızı, edersiniz tavsiye?)
Resûlullah o zaman, bakıp koyunlarına,
Bir işâret buyurdu sonra “Kulakları“na.
O anda, sürüdeki koyunların tamâmen,
Kulaklarının rengi, “Siyah“a döndü hemen.
O günden îtibâren, o nesilden koyunlar,
Hep “Siyah kulaklı“dır zamanımıza kadar.