Enver abim buyurmuştu ki;
Büyükler buyuruyor ki, Ben haklıyım diyen herkes ahirette pişman olacaktır. Haklı olduğu halde haksızım diyenlerin cennete gireceğine kefilim buyuruluyor. Haksız olup da haklıyım demek ise büyük felakettir. İki felaket vardır ki; bu kötü huylar kimde varsa çok fenadır. Biri inat, biri de kibirdir. Ben haklıyım demek ve kendini başkasından üstün görmek… Bunlar mümin olmaya engeldir, son nefeste imansız gitmeye sebeptir..
Dinimiz iki temel üzerine oturmuştur: biri sabır, diğeri şükürdür.
Namazda Peygamber efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) selam veriyoruz. Evliyanın isimlerinin anıldığı yere ruhları geldiği gibi, Peygamberlerin de gelir. Biz O’na selam verdiğimiz zaman Peygamber efendimiz o namaz kılanın önünde tecessüm edip, kim bana selam veren diye o selam vereni hafızasına alır. Vefat ederken de tanır. Kabrde de tanır ve kabre girince bize hoş geldin der… Zaten bu da yeter.
Kabrde hoş geldin denilmesi çok mühimdir, bu söze muhatab olabilecek şekilde yaşamamız lazımdır. Bunun için de her saniyenin kıymetini bilmeliyiz. Niyetimizi düzeltmeliyiz, sevilip-sevilmeyecekleri iyi bilmeliyiz… Ne ektiğimizi ve ne biçeceğimizi iyi hesab etmeliyiz… Akıllı tüccar gibi olmalıyız.
Herhangi bir insana bir iyilik etmek, gökten lamba olarak yere inse, bu iyilikten hasıl olan nur o kadar parlaktır ki; güneş onun yanında çok sönük kalır. Hele bu hizmet ile bir insanın hidayetine sebeb olunursa kıymeti hiç ölçülemez.