Enver abim buyurmuştu ki;
Allahü teâlâ bir kulunu ne kadar çok severse ona o kadar çok hayırlı iş nasib eder. Hayırlı işlere çok sebeb olmak iyiye alâmetdir. Ancak, yapılan hizmetlerin zerresini kendimizden bilirsek mahvoluruz. Bu, tamamen himmetle, duâ ile Cenâb-ı Hakkın yardımıyladır. Kendimizin hiç olduğumuzu bilmemiz de lazımdır. Başarının sırrı buradadır.
Azıcık bir kablo aralığı cereyanın kesilmesine kâfidir. Onun için mümkün mertebe gelen cereyanın kesilmemesine dikkat etmeliyiz. Yani kablonun arasını açmamalıyız. Herkesin çekdiği kendi cezasıdır. Cereyan geliyor ama sigorta atıyorsa araya nefsin karışması vardır. Nefsin girdiği her aralıkdan cereyan kesilir. Nefsinizi aradan çektiğiniz müddetçe kablolar kuvvetlenir. Kablolar kuvvetlenince daha çok iş görür. İnsânlar da ne kadar aradan nefslerini çok çekerlerse o kadar cereyan çok gelir. O kadar himmet olur, başarılı olur. Evliyâ-ı kiramın nefsleri sıfırlandığı için en geniş kabloyla gelen cereyan ile asırlar boyu himmetleri vefatlarından sonra da devam ediyor.
Evliyânın başarılarının sebebi gelen cereyanın arasına girmeyip kendilerini hiç bilmeleridir. Ondan sonra çok güçlü cereyan geliyor. O cereyanda hem kendilerine hem de sevenlerine feyz ve bereket veriyorlar. Vefatlarından sonra nefs hiç olmadığı için daha çok himmet ediyorlar. Cenâb-ı Hak evliyâyı, kazandıkları dereceden, vefatlarından sonra aşağı indirmiyor. Yani Vilâyet makamlarını kaybetmiyorlar. Cereyanın önünde dolaşmak ile tarlada dolaşmak arasında çok fark vardır.
Yapmak başarı değildir, başarının sırrı sormakdır. “Sor ve kurtul”..