Hoşgeldin Huzur Ayı
Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Oruçlunun kemikleri tesbih eder. Yanında yemek yendikçe melekler onun için Allahü teâlâdan afv ve magfiret dilerler.)
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”
HİLYE-İ SEADET
Mısr, Şâm, Afrika, Sicilya ve İspanya yerlileri Arab değildir. Arablar, islâmiyyeti dünyâya yaymak için, Arabistân yarımadasından çıkarak buralara geldiklerinden, bugün buralarda da mevcûddur. Nitekim Anadoluda, Hindistânda ve başka memleketlerde de mevcûddur. Fakat, bugün bu memleketlerin hiçbirinin ehâlisini Arab diye ismlendirmek doğru olmaz.
Ortaçağ, ya’nî kurûn-ı vustâ zamânının biricik ma’rifet ve medeniyyet lisânı olan ve zâten gramer ve fesâhat ve edebiyyât bakımından, bugün yeryüzünde mevcûd yediyüzyetmiş çeşid dilin en mükemmeli olan arabî lisânı, islâm medeniyyeti ile birlikde bütün bu memleketlere girmiş ve yerleşmişdi. O zamânlar, İspanyadaki Arab üniversitelerine ve müslimân mekteblerine, ihtisâs kazanmağa giden Fransız ve diğer Avrupalılar, arabî birçok kelimeleri, bilhâssa ilmde ve fende kullanılan kelimeleri, kendi memleketlerine götürmüşler, kendi dillerine karışdırmışlardır. Bugün garb dillerinde birçok arabî kelimeler hâlâ kullanılmakdadır.
[1947] senesinde Londrada basılmış, The British and Foreign Bible Society (İngilizlerin ve yabancıların İncîl cem’ıyyeti)nin, The Gospel in Many Tongues (Birçok dillerde bir âyet) ismindeki kitâbında, yediyüzyetmiş dürlü dilin herbiri ile yazılmış birkaç satırlık örnekler vardır.
-devamı var-
İmâm-ı Rabbânî hazretleri (kuddise sirruh) 1.cild 162.mektûbunda buyuruyor ki,
Mübârek Ramazan ayında, bütün iyilikler, bütün bereketler bulunur. Her iyilik, her bereket, Allahü teâlânın zâtından gelmektedir ve Onun şü’ûnlarından hâsıl olmaktadır. Her kusur, her kötülük de, mahlûkların zâtlarından ve sıfatlarından hâsıl olmaktadır. Nisâ sûresinin yetmişsekizinci âyetinde meâlen, (Sana gelen her güzel şey, Allahü teâlâdan gelmektedir. Sana gelen her kötülük de, kendindendir) buyuruldu. Bunun için, bu aydaki iyiliklerin, bereketlerin hepsi, Allahü teâlânın zâtındaki üstünlüklerden gelmektedir. Bu üstünlüklerin hepsi de, kelâm şânında bulunmaktadır. Kur’an-ı kerim, bu kelâm şânının hakîkatinin hepsinden hâsıl olmuştur. Bundan dolayı, bu mübârek ayın, Kur’an-ı kerim ile tâm bağlılığı vardır. Çünkü, Kur’an-ı kerimde bütün üstünlükler bulunmaktadır. Bu ayda da, o üstünlüklerden hâsıl olan bütün iyilikler bulunmaktadır. Bu bağlılıktan dolayı, Kur’an-ı kerim bu ayda nâzil oldu. Bekara sûresinin yüzseksenbeşinci âyetinde meâlen, (Kur’an-ı kerim, Ramazan ayında indirildi) buyuruldu. Kadr gecesi bu aydadır. Bu ayın özüdür. Kadr gecesi, çekirdeğin içi gibidir. Ramazan ayı da, kabuğu gibidir. Bunun için, bir kimse, bu ayı saygılı, iyi geçirerek bu ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuşursa, bu senesi iyi geçerek, hayrlı ve bereketli olur. Allahü teâlâ, hepimizi bu mübârek ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuştursun. Herbirimize bundan büyük pay versin!
-devamı var-
ORUÇ VE SAĞLIĞIMIZ -3-
Oruç, damarlardaki besin artıklarının birikmesine mâni olur. Oruçlu iken su azaldığı için, damarlar üzerindeki basınç kalkar ve küçük tansiyon sağlıklı olur. En sık görülen hastalıkların başında sindirim bozuklukları gelir. Oruç tutularak, sene boyunca çalışan mide ve sindirim organlarının dinlenmesi sağlanır. Birçok hastalık da, perhiz yoluyla iyileştiği için, oruç da bir perhiz şeklidir. Ayrıca oruçla, alkolikler ve sigara tiryakileri bu kötü alışkanlıklarından kurtulmaktadır.
Dört mezheb âlimleri sözbirliği ile bildiriyorlar ki, oruca fecr-i sâdık denilen beyâzlığın, üfk-ı zâhirî hattının bir noktasında ağarması ile başlanır. (Mültekâ) kitâbında buyuruyor ki: (Oruc, fecrin ağarmasından, güneş batıncaya kadar, yimeği, içmeği ve cimâ’ı terk etmekdir. Bir gün evvel güneş batmasından, oruc günü (Dahve-i kübrâ)ya kadar, Ramezân orucuna kalb ile niyet etmek de farzdır. Belli gün olan adak orucunun ve nâfile orucun niyet zemânı da böyledir. Hergün ayrı niyet etmek lâzımdır. Ramezân orucuna niyet ederken, Ramezân demeyip, yalnız oruc demek veyâ nâfile oruc demek de câizdir. Dahve-i kübrâ vakti, oruc müddetinin ya’nî şer’î gündüz müddetinin yarısıdır ki, zevâl vaktinden öncedir. Bu iki vaktin arasındaki zemân farkı, güneşin tulû’ [doğduğu] vakti ile fecr ya’nî imsâk vakti arasındaki zemân farkının ya’nî (Hisse-i fecr)in yarısı kadar dakîkadır. Fecr, ya’nî imsâk vaktinden evvel niyet ederken, (Niyet etdim, yarın oruc tutmağa) denir. İmsâkdan sonra niyet ederken, (bugün oruc tutmağa) denir. Ramezân-ı şerîf orucu, her müslimâna farz olduğu gibi, tutamıyanların kazâ etmeleri de farzdır. Kazâ ve keffâret orucuna ve mu’ayyen olmayan adak oruclarına fecrden sonra niyet edilemez.
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye
İmsak: 03.43 İftar: 20.18
Not: