-HAYATINDAN KESİTLER-
Kimyager sınıfına geçmesi. (Zehirli gazlar ve harb gazları mütehassısı olması):
-1-
Türkiyede ilk kimya mühendisi benim efendim. Diploma numaram 1/1. O sene Türkiye’de ilk ve tek olarak kimyâ yüksek mühendisi olduğum, günlük gazetelerde yazıldı. Bu başarımdan dolayı askerî kimyâ sınıfına geçirilerek, Ankara’da, Mamak’ta zehirli gazlar kimyâgeri yapıldım.
Kimya fakültesini 1936 yılında bitirince, Ankara’ya tayin oldum. Mamakda kimya fabrikası vardı. Oraya tayin etdiler beni. Mamakda köylülerden birinin evini kira ile tutdum. Ev çok büyüktü. Bahçesi de çok kocamandı. Vişne bahçeleri, ayva bahçeleri vardı. O bahçenin dağ tarafındaki yamacında su künkleri vardı. İşte sultan Hamid han’ın getirdiği su o bahçeden geçiyormuş. Elmadağ o tarafdaydı.
Ankara valisi Abidin paşa varmış. Celâleddin-i Rûmi hazretleri’nin Mesnevîsini şerh etmiş ki, çok ağır bir kitâbdır o. Abidin paşanın kabri Fatih Câmiinin yanında, Câminin bahçesindedir. Sultan Hamid han zemânında Ankara valisi idi. Onlar âlim insanlardı. Hem âlim hem edib. Edib demek; terbiyeli demekdir. Ankara valisi İstanbul’a, halîfeye mektûb yazıyor. O zaman halife Sultan Hamid hân idi. “Efendim, Ankara’nın içme suyu malumualiniz kireçlidir. Ankara’dan altmış kilometre uzakda Elma dağı var efendim. Elma dağında mis gibi su çıkıyor, hiç kireci yok, gayet lezzetli. Ankara’daki evladlarınız, para topladık efendim, bu Elma dağının suyunu Ankara’ya getireceğiz müsaade buyurulursa” diyor. Böyle büyük iş yapmak için halifeden izin almak lâzımmış. Halifeden izin almadan olmaz bu iş. İzin istiyor. Sultan Hamid han da cevab yazıyor: “Evladım, bizim dinimizde su getirmek çok büyük ibâdetdir. Oradaki evladlarımız müsade etsinler de; bu ibâdetin sevabını ben alayım.” diyor. “Onun için kaç bin altın topladınsa onu sahiblerine iade et, geriye ver. Bu suyun bütün masraflarını ben temin edeceğim.” diyor. Saraydan verecek ama, devletin parasını değil. Vergi milletin hakkıdır. Onun için sultan Hamid han serâydan verecek ama vergiden veremez. Babasından kalma mirasları vardı. Meselâ kendi mülkü olan toprakları var. Babalarından kalmış olan paralardan veriyor ve Ankara’ya geliyor o su. Ankara’da yüzlerce yere çeşme yapılıyor. Cebeciyle Kurtuluş istasyonunun arasında, meydan var, çukurda. O çukurdaki meydanda Sultan Hamid han’ın öz parasıyla yapdırdığı çeşme vardı. Efendim, haziran ayında, sıcakta o çeşmeden su içdim, buz gibi idi. Dağdan geliyor çünkü. Kar suyu, buz gibiydi. Ankara’nın her yerinde vardı bunlar. Sonradan o çeşmeler kaldırıldı. Osmanlı halifesi milletine, tertemiz buz gibi suyu dağdan getirtmişti. İşte o suyun geçtiği su künkleri, bizim bahcede idi.
Genel Kurmayda Almanlarla çalışıyordum. Efendi hazretleri; “Alamanlarla çalış da Alamanca öğrenme! Öyle şey olurmu, Alamanca da öğren” dedi.
-devamı var-