Enver abim buyurdular ki;
İnsanın ömrü su gibi akıp geçiyor. Su, ya tarlaya akar faydalı olur, nebatları besler veya zararlı bir yere akar. İnsanın ömrü de bu su gibi, ya ahirete faydalı bir yere akar veya zararlı bir yere gider, yazık olur. Mübarek hocamız buyurdular ki: Ahirete gittiğimiz vakit, bizi amellerimiz karşılayacak. İyi amel sahiplerini güzel surette insanlar karşılayacak, hoş geldin diyecekler. Eğer ameller iyi değilse işte o zaman eyvah. Durum çok korkunç olacaktır. Cenab-ı Hak, ezelde kulum ne isterse yaratırım, diye karar vermiş, hesabını sonra sorarım, buyurmuş. Ben onlara hem iyi işleri hem de kötü işleri bildirdim. Eğer bildirmemiş olsaydım hesaba da çekmezdim. Ama peygamberler vasıtasıyla bildirdim, buyurmuş. Allahü teâlâyı tanımak ve bilmek insan aklının erişemediği bir yerdir. Bir ferdin aklı Allahü tealayı tanıyamaz. Allah diyorlar, ama o dedikleri, kendi kafalarındaki düşüncelerdir. Allahü teala, bize, zatı ve sıfatlarıyla bildirilen Allah’tır. Mürtedler, kâfirler, Allah diye kendi nefislerinin karar verdiği şeye Allah diyorlar. Allah muhafaza etsin. Cenab-ı Hakkın zatı ve sıfatları ancak ve yalnız bir peygamber vasıtasıyla bildirilmiştir. Allahü teala bildirmeseydi peygamber de bilemezdi. Allahü teala zatı ve sıfatlarıyla ilgili bilgileri Cebrail aleyhisselam vasıtasıyla peygamberlerine “aleyhimüsselam” bildirmiştir. Cenab-ı Hakka giden yollar, insanların nefesi kadardır, yani çoktur. Ama doğru olan, bir tanedir. O da, Cenab-ı Peygamberin “aleyhissalatü vesselam” bildirdiği yoldur. O doğru yolu bulmak için, peygambere tâbi olmaktan başka çare yoktur. Yine mübarekler buyuruyor ki; İnsanın amelini diğer insanlar anlayabilir mi? Hayır efendim, o amelleri değil diğerleri, insanın kendisi dahi anlayamaz. Doğrusu, diğer insanlar anlar, kendisi de anlar. Ağzından ne kelam dökülüyorsa, o, onların amelinin tercümanıdır. (El kelam sıfat-ı mütekellim). Yani, herkes dilinin altına gizlenmiştir, herkesin kelamı kendisinin sıfatıdır, kendi amelidir. Dil tercümandır. Dil neye tâbidir, kalbe tâbidir. Peki, kalb neye tabidir? Eğer bir müminin kalbi Allah sevgisiyle, peygamber sevgisiyle, büyüklerin sevgisiyle dolu ise onun elini kolunu bağlasanız başka şeylerden bahsetmesi ona ağır gelir. Dolayısıyla o, Allah’tan bahseder, peygamberden bahseder, büyüklerden bahseder. Ömrümüz boyunca mübarek hocamızdan en çok Efendi hazretlerini, İmam-ı Rabbani hazretlerini işittik, başka şey duymadık. İşte, onların bu sadakatları dolayısıyla Allahü teala onların derecesini çok âli eylesin. Muhammed Masum hazretleri bir mektubunda; sen zannetme ki Allahü teala sana bu kadar makam, bu kadar mevki, bu kadar dereceyi, yaptığın ibadetler sebebiyle ihsan etmiştir. Bütün bunları sana, fıkıh ahkâmını, Allahü tealanın dinini yaydığın için ihsan etmiştir, buyuruyor.
ali zeki osmanağaoğlu