Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer….
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
………. …
Enver abim bizim başımızda hem abimiz, hem babamız, hem hocamız hem rehberimiz, yol göstericimiz, herşeyimizdi. Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı. Talebelerini öyle severdi ki; şefkatle, merhametle hayata hazırlardı. Dinimize hizmet etmenin ehemmiyetini anlatırken, nasıl hizmet edileceğini de anlatırlardı. Sevdiklerinin biraraya toplanmalarını, kitap okumalarını teşvik ederlerdi. Birbirleriyle iyi geçinmelerini, birbirlerini çok sevmelerini anlatırlardı. Biraraya gelen talebelerini arada bir davet ederler, gelin size bir de ben sohbet edeyim derlerdi. Birgün huzurpınarına hizmet eden arkadaşlarımızı davet edip buyurdu ki;
“Şifalı su vahşi hayvanların, balta girmemiş ormanların içinde bulunurmuş. Elde etmesi zordur. Âb-ı hayat zulûmatta bulunur. Bu sözün manası; yüz tane yanlışın arasına karıştırılmış bir tek doğru var, bu doğruyu bir defada bulmağa mecbursunuz. Ehl-i sünnet itikadı tek doğru yoldur. Bir çok bid’at fırkasının arasında bunu rehbersiz bulabilmek mümkün değildir. Çünki, yanlışı bulmak hem kolaydır, hem nefse hitap ettiği için çok tuzaklar vardır. Doğruyu bulmak için daima zorluk çıkarılır. Bunca zorlukların arasında doğruyu bulabilmek çok zor bir iştir. Âb-ı hayat zulûmatta bulunur, bu demektir. Cenab-ı Hakkın bir kuluna hidayet nasip etmesi demek, böyle bir Ehl-i sünnet âlimini ona tanıtmasıdır. Mübarekler, hocamız buyurdular ki; bu Ehli sünnet itikadı çok kıymetlidir ve çok zor bulunur. Nasıl ki âb-ı hayat balta girmemiş karanlık ormanlar içindeyse, bu Ehl-i sünnet itikadı aynı onun gibi, kavuşulması çok zor olan bir nimettir. İşte, bu çok kıymetli cevheri Allahü teala çöplüğe koymaz. Eğer arkadaşlarımızın, abilerimizin, ablalarımızın kalbleri buna layık olmasaydı bu cevher bu kalblere nasip olmazdı. Bu cevher bu kalblere yerleştirilmişse arkadaşlar binlerce defa Cenab-ı Hakka şükretmelidir. Arkadaşların, Ya Rabbi, kalbi de yaratan sensin, ona o cevheri de yerleştiren sensin, bize bu nimeti nasip ettiğin için hamd ederiz, demeleri lazımdır. Bir müslümana ilk lazım olan şey imandır. İmandan hemen sonra lazım olan ilimdir. İlim öğrenmek kadın ve erkek her müslümana farzdır. Ne ilmi öğrenmek farzdır. İnsanların kendini kurtaracak kadar ilim öğrenmesi farzdır. Öğrendikten sonra öğrendiğini öğretmek de farzdır, ayrıca öğrendiğini tatbik etmek de farzdır. Bir Müslüman bir ibadeti yapmayınca günaha girer, bilmiyorsa ikinci bir günaha daha girer. İlim öğrenmemek felakettir, öğretmemek de felakettir, tatbik etmemek en büyük felakettir. Ali, huzur pınarını kurdu, bu işi yapıyor, kaynağı da belli. Kitapların reklamını gördüm huzurpınarında, sitenin yeni hali çok güzel olmuş. İlim öğretmek, kitap vermekle olur fakat evvela verdiğimiz kitabı kendimiz okumamız lazım. Ali, bunları beynine yazıyor şimdi, sonra bilgisayara yazacak. Huzur Pınarında anlatacak.
İnsan su içerken, içki içenleri taklit etse, düşünse, şarap olur, içki olur, aynı günaha girer. Kim kime benzerse, ondan olur. Giyinirken, konuşurken benzediğin an, onlarla haşr olursun. Yani düşün ki, ateş tarlasına giriyorsun, buraya bastığın zaman yanıyorsun, şuraya basarsan bir şey olmuyor. Sen, bunun altında mayın mı var, bubi tuzağı mı var, nereden bileceksin? Bilemezsin. Bu tarlada dümdüz yürüyemezsin. Mutlaka elini birinin tutması, bak buraya basma, bu yanlış, buraya git, buradan yürü, demesi lazım. Yoksa, gözünü kapat yürü, nereye yürüyorsun? Ortalık mayın tarlası. Mübarekler buyurdular ki; Zifiri ormanlarda, karanlık, balta girmemiş ormanlarda, vahşi hayvanların bir araya toplandığı ormanların ortasında bir su vardır. Ona âb-ı hayat derler. Yani, o sudan içen insan hiç ölmez. Nasıl ki Cennet sonsuzdur, Cennetlik olur. Sonsuzluk Cennete mahsustur, o sudan içen Cennetlik olur. Ama yüreğin varsa, yürü. İki adım atar atmaz yılanlar, vahşi hayvanlar paramparça ederler. Ama o suyu içmezsen, Cennete gidemezsin. O su, ancak âb-ı hayattır. İşte kardeşim, bu bizim yolumuzun büyükleri, o suyu alıp getirdiler, bize o suyu veriyorlar. Onun için, bu sudan içenler, Cennetlik olacaklar inşallah. Çünki, biz gidemeyiz, onlar gidip getirdiler. Bu fırsat kaçar mı? Peki nedir o vahşi hayvanlar? Haramlar ve kötü insanlar efendim, buyurdular. Bunların zararının yanında vahşi hayvanlar hiç kalır. Bunlar yol kesici. İşte büyükler, o yol kesiciler arasından, hocaları sayesinde gidiyorlar, o suyu getiriyorlar. Kim bu sudan istiyorsa buyursun gelsin diye ilan ediyorlar. Nasibi olan geliyor, bir damla içiyor, kurtarıyor kendini. Onun için, ne olur bu sudan için. Bu su, Tam İlmihal Seadet-i Ebediyyedir. Bu su, Mektûbât-ı şeriftir. Bu su, Kur’an-ı kerimdir. Bu su, hadis-i şeriflerdir. Bu su, abilerdir.”
Devamı var-
Allahü tealaya emanet olunuz efendim.
Âb-ı hayat: Enver abimizin sevgisidir, Enver abimizin sevdiklerinin
…..
Enver abim bizim başımızda hem abimiz, hem babamız, hem hocamız hem rehberimiz, yol göstericimiz, herşeyimizdi.
Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Hayat onunla güzeldi.
Fî emanillah.