Enver abim buyurdular ki;
İmam-ı Rabbani hazretleri dörtyüz sene evvel; ahir zamanda yaşıyoruz, buyuruyorlar. Mübarekler “kuddise sirruh” buyurdular ki; Efendim, İmam-ı Rabbani hazretlerinin zamanında bid’atler yayılmıştı, yani ortalık zifiri karanlıktı. Sünnetleri de uçuşan ateş böcekleri gibi görüyorum, buyuruyor. Mübarekler; İmam-ı Rabbani hazretleri şimdi gelse, küfür yayılıyor efendim, buyurdular. Onun için, dünya her yerde gittikçe mamur oluyor. Binalar, yollar, fabrikalar… Doğru. Ama bâtın, gittikçe harab oluyor. Zahir mamur, bâtın harab. Çünki, bâtından haberi olmayanlar, nasıl bâtını anlatsınlar. İşte demek ki Mübarekler bu günleri düşündüğü için, bu kitaplara kıymet verdiler, bu kitaplara ehemmiyet verdiler ki, hani hiç olmazsa, tamamı ele geçmezse de tamamı terk edilmesin diye, o kitaplara elli sene hiç durmadan, ilave, ilave… Gece yarısı matbaaları durdurmak suretiyle yeniden baskılar… Velhasıl, Mübarekler cefayı çekti, sefayı bize bıraktı açıkçası. Biz çok rahatız. Hiç, hiç, hiç bir arkadaş, en ufak bir şikayette bulunmasın. Çünki, Eshab-ı kiramın “aleyhimürrıdvan” Bedir harbinde, Uhud harbinde çektikleri, bir daha geri dönmemek üzere memleketleri, akarsuları terk ettikleri düşünülürse, biz çok rahatız. Ama yapılan hizmet daha az değil. Hizmet çok büyük, ama zahmeti, ötekilerin yanında hiç…
ali zeki osmanağaoğlu